16 Ocak 2015 Cuma

YA DEFNE BAŞA…


 

 
Eşimin diline düştüm.

Bakın, anlatıyorum.

Malum, defne yaprağından elde edilen defne yağının mucize etkileri var. Saç bakımından cilt bakımına kadar. Egzama, uçuk, cildin soyulması vb. sıkıntılara iyi geldiğini biliyorum. Mevsimsel saç dökülmelerinde, kafa derisinin kuruyup kaşınmasında da oldukça etkili.  

Ancak kaliteli yağ bulmalısınız. Gerçeği ve kalitelisi donuyor; Soğukta kalmış zeytinyağı gibi.

Bu yüzden aktarları dolaşıyorum. Bulduklarımın nerede üretildiğini, firmanın adını falan soruyorum.

Niğde merkezde bulunan gösterişli bir aktara girdik. Girizgâh aynı:

-Defne yağı var mı?

-Var.

-Nerede üretiliyor?

-Bizim kendi ürünümüz efendim.

-Güzel ama nerede üretildiğini soruyorum ben. (Tezgâhtar kızın yüzüne, aniden, sen de nereden çıktın ifadesi gelip oturuyor.)

-Burada, Niğde’de…

-Defneyi nereden alıyorsunuz?

-Defne yaprağını mı?

-Evet, defne yaprağını.

-Burada, biz yetiştiriyoruz. Ne olmuş ki?(Kızın yüzündeki o ifade yerini kavgaya hazır bir ifadeye bıraktı çoktan.)

-Yok bir şey, sadece defne burada yetişmez, yetişemez. Anavatanı Antakya’dır, Akdeniz bitkisidir.

Hızla döndüm ve eşimi sürükleyerek dükkândan çıktım.

Bir haftadır eşimin dilindeyim.

“Defne nerede yetişir, burada. Defne nereye gitti, dağa kaçtı, dağ nerede, yandı kül oldu bitti.”

Müşteriyi enayi yerine koyan esnaf bindiği dalı kesmiyor mu?

Aldığı ürünün şeceresini araştıran müşteriyi esnaf neredeyse çiğ çiğ yiyecek.

O tezgâhtar çocuk her şeyi bilmek zorunda değil elbette. Ama sadece “Bilmiyorum, şimdi sizin için sorar, öğrenirim efendim.” dese daha dürüstçe olmaz mı?

Ama korkarım pes eden ben oldum. Bir daha böyle sorgulamaları asla yapmam.

Evde tatsızlık çıkacak vallahi.

Bilmemek çok huzur veriyor insana.

 

 

11 Ocak 2015 Pazar

MAGAZİN

EBRU GÜNDEŞ:
 Bildiğiniz gibi Rıza Zarrab'la evli ve bir çocuğu var. 17 Aralık sürecinde Acun yalakasının programında "Kocama iftira atıldı, benim çocuğum var, psikolojisi bozulacak." diye zırıldamıştı.
Hazret, ortaya çıkan tapelerdeki rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk, kara para aklama gibi suçları kocasının işlediğine inanmadı. Ancak aynı tapelerde Rıza'nın otelde, kendisi için bir kadın ayarlanması isteği vardı ki kadın buna inandı.
Boşanmak istiyormuş, ama kocası çocuğu vermem, sana göstermem diye tehdit ediyormuş.

Adamın Ebru umurunda değil, boşanırsa Türkiye'deki durumu sıkıntılı.
Ebru'nun da kocasının hırsız, ahlaksız, kara para aklayan bir mafya olması umurunda değil. Kocasının kendisini aldatması zoruna gitmiş.
Paralar oluk oluk akarken, kocasının aldığı uçağı soran gazeteciyle dalga geçerek "Bana Mars'ı da alacak." derken sorun yok.


KISSADAN HİSSE: KOCALAR HIRSIZLIK, YOLSUZLUK YAPABİLİR. RÜŞVET VERİR RÜŞVET ALABİLİR. KARA PARA AKLAYABİLİR. KAZANDIĞI HER KURUŞ YETİM HAKKI VE HARAM OLABİLİR.
HİÇ MÖHÖM DEELL.
ÇAPKINLIK YAPMASIN YETER.

Zavallı ülkem, bu nasıl bir ahlaki çöküştür yaşadığın. Bu kadına acıyıp da göz yaşı dökenler de vardı.

HÜLYA AVŞAR:
Onun yalakalığını anımsatmaya gerek yok. Muhafazakar hükümetin yalakası, gene başka bir yalaka olan Orhan Gencebay'ı kastederek "Ben Orhan'ı ısırırdım, o da benim kalçama şaplak atardı." dedi.
NASIL AMA?


Bugün pazar. Televizyonlarda sabah gazete başlıkları okunurken pazarları magazin ekleri de okunur. Eh, bir doz magazin de biz aldık bu sabah. Aldığımız kadarı yetti de arttı. Zehirleniyorduk az kalsın.

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...