17 Kasım 2012 Cumartesi

SÜSEN - ZAMBAK

 


Yıllardır zambak olarak bildiğim bu çiçeğin adının "süsen" olduğunu öğrendim. Okuduğum romanlarda, öykülerde, şiirlerde adı geçen ve bende gizemli, egzotik çağrışımlar uyandıran süsen çiçeğinin, bildiğim zambak olduğunu öğrenmek canımı sıktı. Yüzüklerin Efendisi'nde yüzük kardeşlerinin yolu üzerinde sıksık ortaya çıkar bu çiçek. Tolstoy da sever bu çiçeği. Önleyemediğim merakım yüzünden süsen romantizmini yitirdi, mezarlık çiçeğine dönüştü. Aslında zambak olarak da severim bu bitkiyi, kokusuna bayılırım. Eskiden Eyüp Sabri zambak kolonyası üretirdi. Küçük şık şişelerde uçuk eflatun rengiyle çok hoş görünürdü. Hele kokusu, hele kokusu. Antakya’da, gördüğüm zambakları koparıp vazoya koyduğumu gören arkadaşlarım; "Bırak şu mezarlık çiçeğini." demişlerdi. Gerçekten de Hatay Reyhanlı’da mezarlıkta ot yerine zambak biterdi. O zamanlar buna çok şaşırdığımı anımsıyorum. Bir şiir okurken, süsene bir kez daha rastlamak, sonra internette görsellerde süseni aramak ve değişik renklerde, çok güzel ama gerçek yaşamda zambak olarak bildiğim çiçeği bulmak. Düşsel çiçeğim süsen, nasıl da zambağa dönüştü. Ah önleyemediğim merakım... Galiba öğrendikçe düşlerimizden ve coşkularımızdan uzaklaşıyoruz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...