Blogdaki yazılarım öncelikle benim içimi dökme, düşüncelerimi dışa aktarma yolumdur. İlle okunsun diye bir beklentisi yoktur. Okunursa da mutlu olurum.
10 Mayıs 2019 Cuma
GÜLMEK BİZİ ÖZGÜR KILAR
Bilinen meseldir; hep anlatılır:
Eski zamanların birinde, bir ülkede, padişahın zevk ü sefahati yüzünden hazine tamtakır olmuştur.
Sarayın hizmetkârları, sarayın bahçesine dikecek lale soğanı, bunların arasında üstlerinde mumlarla gezinecek eğitilmiş kaplumbağa bulamaz olmuşlar.
Yeni saraylar için taaa, Çin ü Maçin’e ısmarlanan altın renkli mermerler taşınamamış, üstlenici Venedikli tacirler mala el koymuşlar.
Bir gün maliye nâzırı padişahın huzuruna varmış, çekine çekine durumu anlatmış. Padişah “Tiz vergiler artırıla” buyurmuş.
Nâzır, memleketin dört bir yanına ferman çıkarmış, vergilerin artırıldığını duyurmuş.
Bir süre sonra padişah merak etmiş ve nâzırını yanına emretmiş:
- Anlat bakalım nâzır efendi, vergi alma işi nasıl gidiyor?
- Ulû devletlûm, aldığımız vergiler yeterli olmamıştır.
- Pekâlâ, halk bunu nasıl karşılamıştır, neler düşünmektedir?
- İtiraz kimin haddine hünkârım, vergiyi ödüyorlar, işlerine güçlerine devam ediyorlar.
- Güzel! Tiz vergiler iki katına çıkarılsın.
Vergiler artmış, halk işine gücüne bakmış. Ama azıcık yorgun olduklarından daha az gülümser olmuşlar.
Padişah, duruma bakmış ve bu kez verginin üç kat artmasını buyurmuş.
Nâzır aldığı emirle halkın arasına girmiş, halkın nabzını tutmuş, gördüklerine o dahi şaşırmış.
Padişaha, halkın artık daha yorgun ve bezgin olduğunu ama hiç itiraz etmeden çalıştığını aktarmış.
Bu kez vergileri dört kat artırma buyruğu almış. Bunun sonucunda halkın kaşlarının çatıldığını, bir kısım halkın ağlamaya başladığını rapor etmiş padişaha.
Yeni buyrultu vergilerin beş kat artırılması olmuş. Raporda, bu kez, halkın alenen ağladığı, herkesin mutsuz olduğu anlatılmış.
Bunu öğrenen padişah:
- Vergiler altı kat artırala, diye gürlemiş…
Maliye nâzırı ve diğer anlı şanlı nâzırlar, omuzları ve göğüsleri nişanlarla dolu paşalar, korkarak, çekinerek itiraz edecek olmuşlar;
- Aman hünkârım, halk isyan noktasına geldi, sanki birazcık halka yazık oluyor gibi gibi gibi…
Bir daha gürlemiş padişah hazretleri:
- Ağlayan insanların kimseye zararı dokunmaz, ağlamaları iyidir, kendilerine acımaktan bize kızmaya vakitleri yoktur, yıkılın karşımdan, demiş.
Bir zaman sonra padişah nâzırdan tekrar rapor istemiş. Nâzır çıkmış halkın arasına, evlerin kapılarına kulak vermiş, çarşıyı pazarı dolaşmış, tarlaları, bağları bahçeleri gezmiş. Gezmiş ki ne görsün?
İnsanlar bir yandan çalışıyor, bir yandan deliler gibi gülüyor. Bir yandan şakalaşıyor, birbirlerine eşek şakaları yapıyorlar ama kimse kimseye kızmıyor, daha çok gülüyor. Gayr-ı müslüm müselmana, müselman müslüman olmayana şakalar yapmakta, birlikte gülmekteler. Âşıklar, ellerinde saz her yerde çalıp çığırmakta. Sokak başlarında karagöz perdesi kurulmuş, çocuklara tuhaf hikâyeler anlatılmakta. Çocuklar gülüyor, çocuklar, çok gülüyor.
Kapı önlerine konmuş kaplardan su içen kediler gülüyor, onları izleyen köpekler gülüyor…
Paniğe kapılmış nâzır efendi, eteklerini savura savura saraya koşmuş. Davet bile beklemeden huzura paldır küldür dalmış.
- Aman devletlûm, halka bir şeyler olmuş. Heyecandan nutku tutulmuş devam edememiş.
- Ne olmuş hınzır, tiz anlat, anlattıkların işe yaramazsa git kendin cellada teslim ol.
- Aman hünkârım, halk gülüyor, tebaanız çok gülüyor, demiş ve gördüklerini anlatmış.
Padişah yerinden fırlamış, gözleri yuvalarından uğramış, sesi çatallanmış, boğazı kurumuş, bağırmış:
- Şu andan tezi yok, vergiler yarı yarıya azaltılsın, hatta kaldırılsın. Halkım gülmeye başlamışsa felaket kapıya gelmiş demektir. Hele bir de hepsi aynı anda gülüyor ve şakalar yapıyorsa kötü, çok kötü, çok çok kötü. Her belayı göze almışlar demektir, korkuyu üzerilerinden atmışlar demektir. Korkmayan halktan korkmak gerektir. Ben korkmayan halkı yönetemem.
***
Çok eskiden duyduğum bir masaldır bu. Konuya bağlı kalmakla birlikte ben yeniden kurdum, kurguladım, anlattım, öyküleştirdim. Ama gene de masal elbette. Her masal gibi kendi gerçekliğini kendi içinde taşıyor ve her masal gibi her zaman kesinlikle söyleyecek sözü var...
Gülmek bizi özgür kılar. Kahkahalarımız, şakalarımız, mizahımız zincirlerimizi kırar.
Bizi güldüren herkese ve her şeye kıskançlıkla sahip çıkmak gerek.
Karanlıktan korkmaktan vazgeçtiğiniz an, yeryüzünün birden aydınlandığını göreceksiniz.
Feride YAŞAR ÖZDEMİR
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
DÜNDEN BUGÜNDEN
Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...
-
Sevgili yeğenim Bilgesu'nun yazmaya hevesini biliyordum. Arada yazdıklarını okur ve çok beğenirdim. Şiir yazdığını bilmiyordum. Gönd...
-
7’den 77’ye hemen herkesin yaptığı yaygın bir yanlışlıktan söz edeceğim. Eskiler buna galat-ı meşhur derlerdi. Çok yaygın olduğu ...
-
Sevgili Hocam Mazhar Kükey'i 35 yıl sonra yeniden görmek çok güzeldi. Uzun, çok uzun bir ömür diliyorum değerli hocama. Emekli oldukta...
-
Bir akrabam yıllarca önce anlatmıştı. Bahçeli'de kurban keserler. Kendisinin tüm itirazlarına karşın bir dirhem bile dağıtılmayan et e...
-
"Yıl 1962 Ankara’da yayımlanan, hükümet ve düzen işbirlikçisi bir gazete, kendi topraklarında yaşama özgürlüğü elinden alınmış mesn...
-
Nicedir aklımda. "Tanrı" dendiğinde küfür ediliyor sanan, boyuna kadar günaha batacağını düşünen Müslümanlar için "Allah...
-
DİLİM GİYDİRİR BANA KİLİM 1- 24.02.2015 tarihinde Kanal Türk’te akşam haberlerinde, haberleri sunan kişi "aile kabristanlığ...
-
Bugün bir arkadaşım anlattı. Çok öfkeli ve şaşkındı. Kızı 4. sınıfa gidiyor. Öğretmenin verdiği Türkçe dersinden bir ödevle ilgili ann...
-
“BENİM HALİM MEMLEKETİN HALİ.” Bor Devlet hastanesinde, son zamanlarda iki doktora gittim. İlki göz doktoru… Niğde Devlet Hastanesi...
-
Yıllardır zambak olarak bildiğim bu çiçeğin adının "süsen" olduğunu öğrendim. Okuduğum romanlarda, öykülerde, şiirlerd...