30 Mart 2021 Salı

NAZIMCA

 Nazım Hikmet sevdam malum. Beynimin ve yüreğimin sol yarısı silme Nazım; diğer yarısı şiirimizin diğer ustaları...

Nazım hakkında yazılan şiirler de beni çok etkiler.
Bedri Rahmi gibi, Cahit Sıtkı gibi, Gülten Akın gibi (daha çok var) şiirimizin büyük ustalarının Nazım hakkında yazdıkları şiirleri okurken çok duygulanıyorum, burnumun direği sızlıyor, ağlamaklı oluyorum.
Bizim şiirimizin yüreğime dert bir yanı var:
Şiirimizin sevilesi, saygı duyulası, eli öpülesi yiğitleri sürgünlerle, işkencelerle, hapis damlarıyla, ölümlerle sınandılar.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın Nazım için yazdığı şiiri paylaşıyorum sizlerle.
Bundan sonra da diğerlerini... Her gün birini, bir kaçını...
Şiir vereniniz çok olsun.
***
BİR ŞEY
I.
Bir şey ki hava gibi ekmek gibi su gibi
Lâzım insana lâzım onsuz yaşanılmıyor
Ana baba gibi dost gibi yavuklu gibi
Kalp titremeden göz yaşarmadan anılmıyor
Bir şey ki gözünüzde memleket kadar aziz
Aşk ettiğimiz kendimize dert ettiğimiz
Adını çocuklarımıza bellettiğimiz
Bir şey ki hasretine dayanılmıyor
II.
Bir şey daha var yürek acısı
Utandırır insanı düşündürür
Öylesine başka bir kalp ağrısı
Alır beni ta Bursa'ya götürür
Yeşil Bursa'da konuk bir garip kuş
Otur denmiş oracıkta oturmuş
Ta yüreğinden bir türkü tutturmuş
Ne güzel şey dünyada hür olmak hür
Benerci, Jokond, Varan Üç, Bedrettin
Hey kahpe felek ne oyunlar ettin
En yavuz evlâdı bu memleketin
Nâzım ağabey hapislerde çürür
Cahit Sıtkı TARANCI

6 Mart 2021 Cumartesi

Demir Leblebi de Ne?

 CHP Kadın Kolları tarafından düzenlenen bir etkinliğe "Demir Leblebi" adını vermişler.

Telefonuma sık sık bu etkinlikle ilgili ileti gelir. Açıp okuma zahmetine bile girmiyorum çoğu zaman.
Bu nasıl bir addır, böyle tuhaf bir metafor olur mu?
Kadın mücadelesi için bula bula "demir" ve "leblebi" mi geldi aklınıza?
Ben demir olmayı da leblebi olmayı da istemiyorum.
Bana kalırsa kadına "eril özellikler" yüklemekten başka bir anlamı yok.
Ne zaman kadını kadın gibi görüp insan olabilme kavgasının içine çekeceğiz, bilmem.
Ben önce insanım sonra da kadın.
"Erkek gibi kadın" lafından oldu bitti nefret ederim. Meziyetmiş gibi geçmişte, devrimci mücadele içinde bana yakıştırıldığında da sevmedim, şimdi de sevmiyorum...
İki gün sonra "Dünya Emekçi Kadınlar Gününü" kutlayacağız. Kadın birlikteliğini, dayanışmasını, gericilik ve yobazlık karşısında kadının insan olabilme ve kadının emek mücadelesini kutsayan 8 Mart günü kapıda.
Bana bugün "Demir Leblebi" çalışmalarını duyuran bir ileti gönderdi CHP Kadın Kolları Genel Merkezi.
Yakışıksız bir benzetme...
Şöyle bir göz atıp sildim.

3 Mart 2021 Çarşamba

İnternet Yanıltabilir mi?

 İnternet tam bir kargaşa. Bilginin kirlisi, temizi, yalanı dolanı ne ararsan var. Kitaplardan araştırma yapmayı, kitap okumayı (özellikle şiir kitapları) bıraktığımızdan beridir bilgiler kirlendi, karardı, içinden çıkılamaz bir hale geldi.

Uydurma şiirler Can Yücel’indir diye, Nazım Hikmet’indir diye, Mevlana’nındır diye paylaşılıyor. Okuma özürlüler de sorgulamadan bunların yayılmasını sağlıyorlar.

Bunlardan birkaçının tuzağına düştüğümü itiraf etmeliyim. Okumamış olduğum kitaplardadır, dergilerde kalıp kitaplara girmemiş metinlerdir diye peşine düşmedim, yanlışı doğru belledim.

Bir süre önce "Tanrım Beni Yavaşlat" adlı bir metne rastladım. Bir Hitit Duası diye ekleme yapılmış.

Okudum, hani şu ilk bakışta insana çok hoş gelen "yaşam öğütleri" var ya, onlardan biri. Okudum ama ilk dizelerde alarmlar çalmaya başladı, aslını sonra araştırırım diyerek attım bir kenara, unuttum gitti.

Sonra bugün aklıma geldi ve bakayım dedim.

Şöyle cümleler var:

“güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret”

Hititler bu coğrafyada M.Ö. 1600’lü yıllarda kurulmuş bir devlet. Çivi yazısıyla kil tabletler üzerine yazıyorlardı ve okuma yazmayı Tanrıların sanatı diye görüyorlar, çok özel ayrıcalıklı kişiler dışında kimse okuyup yazamıyordu.

Yani 5 kitaplık bir kütüphanede bulunan kitapların ağırlığı 500 kg falan olmalı. Her sayfa bir tablet hesabıyla 100 sayfalık kitaplar…

Güzel bir kitabı yanında taşıyıp birkaç satır okumayı düşünen bir Hititli…

Bu Hititli Kaplumbağa ve tavşan masalını da biliyor… Masalı yazan Ezop MÖ 6. Yüzyılda yaşadığı varsayılan Yunan masalcısıdır. Hititlerden aşağı yukarı 10 yüzyıl sonra tarih sahnesine çıkmış.

Sonra Google’da, “Tanrım beni yavaşlat” diye sorguladığımda karşıma çıkan ne varsa baktım.

Meğer bu metin aslında Wilfred Arlan Peterson’a aitmiş. Adam, 1900-1995 yılları arasında yaşamış, Michigan doğumlu, Amerikalı bir düşünür ve yazarmış...

İki metni karşılaştırdım, Hitit duası ve bir duvar yazısı olduğu söylenen metin çok daha uzun. Metin Peterson’un şiirine yapılmış eklemelerle uydurma bir metin.

Her şeyi Google amcadan soran, kitaplara bakmayı, asıl kaynağa dönmeyi unutan bir toplum olduk.

Sıkıntılı bir durum, gelecek için bir tuzak…

 

 

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...