Çook uzun yıllar önceydi.
Öğretmenliğe Hatay Reyhanlı Yatılı Bölge Okulu'nda başlamıştım.
Güzel zamanlardı, çok güzel zamanlar...
Ücretimle beraber 1900 lira maaşım vardı, harca harca bitmez.
Kafa dengi arkadaşlar, gece gündüz bir arada. Lojmanda oturuluyor, akşamları lokalde toplanılıyor, televizyon izleniyor, oyunlar oynanıyor... Hemen bütün günlük gazeteler alınıyor. Fen Bilgisi Öğretmeni Tubitak Dergisi ve bir kaç daha dergiye abone... Bana Türk Dili Dergisi, Akbaba, ara ara Papirüs gelir. Hepsi ortada durur.
Gazetede bir haber, seslenir birisi;
"Hadi Timur Selçuk Ankara'da konser veriyor, giden var mı?
Hoop, ertesi gün en az on kişi külüstür bir minibüse dolmuş, Ankara yollarındayız.
Reyhanlı-Ankara yolu ne ki, genciz, idealistiz ve birbirimize güveniyoruz. Çok eğleniyoruz. Konser bitimi dönüş.
Ankara Sanat Tiyatrosu'nun oyunlarına bu şekilde gidildi.
Dostlar Tiyatrosu'nun Ankara'da sergilediği her oyuna böyle gidildi.
Bende Genco Erkal hayranlığı böyle başladı.
Siyasi ve toplumcu devrimci tiyatroyu böyle tanıdım.
Sonra gezici tiyatro olarak gezdiği pek çok ilde de izledim.
Her oyunu soruşturuldu, yasaklandı, mahkemelerden mahkemelere bir maratondu yaşamı.
Bu nedenle Genco Erkal hakkında başlatılan kovuşturma, ifadeye alınması, suçlamalar çok acı geldi bana.
Kabullenmek çok zor. Sanata kilit vuruluyor, haberiniz var mı?
Sanatına kilit vurulan toplumların hayat damarları tıkanır, soluk alamaz, duygularını ve düşünme yeteneğini yitirir.
Genco Erkal'ın düşünce özgürlüğünün elinden alınması, ifade özgürlüğünün engellenmesi kabul edilemez.
Evlerine "leylek gelmesini" bekleyen anne ve babalar, dedeler ve nineler, ne dersiniz, "Genco" adı sizce de güzel ve anlamlı bir ad değil mi?
Deniz, Ulaş, Taylan, Mahir adları gibi yaşatmaya değmez mi?