3 Mayıs 2023 Çarşamba

Yaprak döker bir yanımız / Bir yanımız bahar bahçe

 PTT'nin önünden geçiyorum. Kapının önünde iki güvenlik görevlisi sigara içiyor.

Birinin etrafa, insanlara bakışı ilginç Öyle tepeden, öyle kendini fazlasıyla önemsercesine.... O üniformanın kendisine güç verdiğini sanıyor. "Küçük dağları ben yarattım büyükler dedemden kaldı." bakışı... Ama düşmanca, nefretle... Neden sevmiyor insanları?
İnsan benim kadar çok şey yaşamış ve insanın her çeşidini görmüş olunca duruşların, bakışların uzmanı oluyor.
Bir halt olamadıysak da insan sarrafı olduk anlayacağınız.
Ben önünden geçerken bakışlarıyla bana sataştı sanki...
Çok rahatsız oldum.
Ama bir anda ayaklarına ilişti gözlerim: siyah püsküllü bir babet...
Babet neyse de püskülleri var.
Bir gülmek geldi bana...
Otobüse bininceye dek güldüm. Acıdım delikanlıya, karizma yerlerde...
***
Otobüse her bindiğimde kulaklık kullanmaya başladığıma bin pişman oluyorum.
İşitme bozukluğu günlerim güzelmiş meğer. Duymuyorsun, rahatsın.
Duymadığın bilindiği için İnönü'ye benziyorsun. Duymak istemediğin şeyleri duymazlığa yatıyorsun.
Ama mahkemede konuşmadan önce yargıca "Sayın Hakimim, benim kulaklarım çok az duyar, sorularınızı yüksek sesle sorar mısınız?" demek zorunda kalmak var.
Doktora ilk olarak duymadığımı söylemek zorunluluğu, coronalı günlerde, cam bölmenin ötesindeki nüfus memuruna derdini anlatamamak, söylediklerini duyamamak var.
Hele telefonda konuşmak... "Alo ben Feride Yaşar Özdemir. Önce şunu söylemeliyim...."
Yargıç Hanım, en sevimli, en anlayışlı haliyle avaz avaz soru sormaya başlayınca sağır kulaklarım bile çın çın ötmüştü. Canım yavrum ya...
Nüfustaki memur hanım ise "Nereden çattık." formundaydı.
Göz doktorum da iyice eğilip kulağıma bağırarak tanısını, ilaçları nasıl kullanacağımı anlatmıştı.
Sözün özü kulaklık kullanmak şart oldu.
Otobüste durum can sıkmasa daha da iyi olacak.
Artık duyuyorum. İki sıra arkada oturanları işitip ne konuştuklarını anlıyorum. O konuları neden uluorta konuştuklarına hayret ediyorum.
Bir de otobüste insanlara aldırmadan telefonda konuşanlar var; evlere şenlik. Kapısının önünden terliği çalınsa feryat figan ortalığı velveleye verenler telefonda, kendi oturma odasında konuşurcasına rahat, ne var ne yok anlatmaktan, özellerini ortaya dökmekten sakınmıyorlar. (Terlik meselesi tevatür değil, kadının konularından biriydi.)
Son zamanlarda yolda hoparlörü açıp konuşanları görüyorum. Sayıları iyice arttı.
Sanırım, otobüse binerken kulaklıklarımı çıkaracağım artık.
Otobüse binerken zorlanınca elimdeki çantaları alıveren güzel kardeşim sen çok yaşa, emi...
Beni görür görmez ayağa fırlayan gençler, siz de hep böyle güzel kalın, emi.
Ben ve otobüs halleri...
Yaşam işte böyle bir şey...
Şairin dediği de bu galiba.
"Dostum, dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe"
***
Bugün Binali Yıldırım buradaydı. Ne kadar insan topladığını merak ettim. Kültür merkezinin 100 -150 kişilk konferans salonunu dolduramamışlar. Gelenler de çoluk çocukmuş. Sanırım okullardan devşirdiler.
***
Ben yazmayı seviyorum. Sözler ağızdan çıkarken demlenmemiş çiy çay kıvamında olabiliyor. Yazıya geçerken demlenip imbikten geçiyorlar. Bu yüzden yazarken daha rahat oluyorum.
Sözlere ayar verebilmek keyif veriyor.
Vakit geç oldu. Gün çoktan geceye evrildi. Sabaha ne umutlar saklı, bilinmez.
Dilerim umutlarınızı diri tutacağınız bir gün olur.
03.05.2023 , 00.30

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...