BU ŞİİRİ ONUR AKIN'IN SESİYLE TANIDIK.
VEDAT TÜRKALİ ŞİİRİ TEVFİK FİKRET'E İTHAF ETMİŞTİR.
TEVFİK FİKRET SİS ADLI ŞİİRİYLE İSTİBDAT ALTINDAKİ İSTANBUL'U ANLATIR.
ABDÜLHAMİT'İN UZUN SÜRELİ BASKICI YÖNETİMİ ALTINDA, BÜTÜN ÖZGÜRLÜKLERİN, İNSAN HAKLARININ KISITLANMIŞ OLMASININ SEBEBİ İSTANBULDUR ŞİİRDE.
İSTANBUL BİR FAHİŞEYE BENZETİLEREK SİMGESEL BİR ANLATIMLA LANETLENİR.
HER TÜRLÜ ELEŞTİRİNİN KORKUNÇ CEZALARLA CEZALANDIRILDIĞI İSTİBDAT DÖNEMİNDE FİKRET, SİMGELERİN ARKASINDAN İSTANBUL'DAN ÇIKARIR ACISINI.
VEDAT TÜRKALİ'NİN BU ŞİİRİ İLE FİKRET'İN SİS'İ ARASINDAKİ BENZERLİKLER İLGİ ÇEKİCİDİR. HER NE KADAR NEDENLER VE YAKLAŞIMLAR FARKLI OLSA DA.
ANCAK FİKRET'TEKİ UMUTSUZLUK TÜRKALİ'DE BİLİNÇLİ BİR UMUT VE MÜCADELE RUHUNA DÖNÜŞÜYOR.
İSTANBUL
"Sis" şairine ithaf edilmiştir.
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniyende güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin İstanbul
Ve uzaklardan
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul
Plajlarında karaborsacılar
Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
Meyvesini birlikte devşirirler
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul
Et tereyağı şeker
Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
Yumurta masalıyla büyütülür çocukların
Hürriyet yok
Ekmek yok
Hak yok
Kolların ardından bağlandı
Kesildi yolbaşların
Haramilerin gayrısına yaşamak yok
Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi
Seni öldürürler
Seni sürerler
Buhranlar senin sırtından geçiştirilir
İpek şiltelerin istakozların
ve ahmak selameti için
Hakkında idam hükümleri verilir
Haktan bahseden namuslu insanları
Yağmurlu bir mart akşamı topladılar
Karanlık mahzenlerinde şehrin
Cellatlara gün doğdu
Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
Bir kalem yazın vardır
Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
Söylenmez
Haramiler kesmiş sokak başlarını
Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
Haramilerin elinde
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bulutların ardında damla damla sesler
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaşlar çıktı karşıma
Dindi şakalarımın ağrısı
Bir kadın yoldaş tanırdım
Bir kardeş karısı
Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
Gebeliğin dokuzuncu ayında
Aç kurtların varoşlara saldırdığı
Tipili bir gece yarısı
Sırtında çok uzak bir köyden indirdi
Otuzbeş kiloluk sırrımızı
Zafer kanlı zafer kıpkırmızı
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
Ve bir kuruşa Yenihayat satan
Tophanenin karanlık sokaklarında
Koyunkoyuna yatan
Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanıtını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın
Vedat TÜRKALİ
Blogdaki yazılarım öncelikle benim içimi dökme, düşüncelerimi dışa aktarma yolumdur. İlle okunsun diye bir beklentisi yoktur. Okunursa da mutlu olurum.
27 Mart 2015 Cuma
20 Mart 2015 Cuma
BIT BIT ÇORBASI
BIT
BIT ÇORBASI
Geçen gün teyzem telefonda “Bıt bıt çorbası yaptım.” dedi. O
anda unuttuğumu sandığım mis gibi tereyağı kokusuyla o eşsiz lezzet ağzıma
doluverdi sanki.
“Nereden aklına geldi, bıt bıtlık bulguru nereden buldun?” diye sordum.
“Çiğ köftelik ince bulgur ne güne duruyor?” demez mi?
Öyle ya…
Rahmetli anneanneciğim, çekilen buğdayı evde eleyip ayırırdı. Pilavlık bulgur bir yana, köftelik bir yana. Tarhanalık ve aşurelikler de ayrı bir işlemden geçerdi galiba.
Ama önce kepeği savrulurdu. Kepeğin hemen altında ince, çok ince, bugün kullandığımız köftelik bulgurdan da ince kısmı ayrılır, alınırdı.
İşte, “bıt bıt” oydu.
Sanırım bazı yörelerde ona düğcük deniyor, emin olamıyorum. Çünkü bazı arkadaşlarımın ince bulgura da düğcük dediklerini duydum.
Her neyse…
O bıt bıttan tereyağı ile bir çorba yapardı anneannem.
İşte anneannemin sürekli sabun kokan saçlarının kokusunu da alıp,
onu ne denli özlediğimi burnumun direğine vurarak gelen o koku, o çorbanın
kokusuydu.
Teyzemden aldım tarifini. Sonra kendimden ekledim birkaç şey. Bugün akşam pişirdim.
Güzel olmuş. Yaşar çok sevdi.
Anneannemin yaptığı gibi değildi ama onun anısını katık yaparak içtik.
Tarif edeyim. Eklediklerimi de anlatarak ama…
MALZEMELER
1-
İki adet tavuk budu (benden)
2-
Bir su bardağı ince çiğ köftelik bulgur
3-
Bir çimdik fesleğen (benden)
4-
Bir çimdik kuru nane (benden)
5-
Yarım çay kaşığı karabiber(benden)
6-
Bir tatlı kaşığı acı pul biber
7-
İyice dolu bir yemek kaşığı tereyağı
8-
Bir silme yemek kaşığı biber salçası
9-
Bir silme yemek kaşığı domates salçası
10-
Yeteri kadar tuz
11-
Limon
YAPILIŞI
1-
Tavuk butlarını bir buçuk litre kadar suda haşlayın.
Sonra tavuğu sudan alıp ayrı bir tabakta didikleyin. (Bunu ben ekledim.
Besleyici olur diye düşündüm.)
2-
Tencereye tereyağını koyun, erir erimez salça
hariç bütün baharatları ekleyin ve şöyle bir çevirin. Salçayı ekleyip iyice
karıştırın. Salçanın bir dakika kadar kavrulmasını sağlarsanız iyi olur.
3-
Üstüne tavuk suyunu dökün. Tuzu ekleyin. İyice
kaynadıktan sonra bulguru ekleyin. Üç-dört dakika kadar kaynasın.
4-
Didiklediğiniz tavuk etini ekleyin. Üç-dört
dakika kadar da onunla kaynasın. Ateşten almadan suyunu kontrol edin. Size az
gibi gelirse biraz sıcak su eklersiniz. Bulgur şişeceği için çorbanız
koyulaşabilir çünkü.
5-
Servis yapın, bol limon sıkarak için. Limon
önemli… AFİYET OLSUN.
NOT:
Malzemeler benim damak zevkime göre yazıldı. Baharatlı acı
yemekleri severim. Siz keyfinize göre takılın.
Unutmayın soğuk kış günlerinde, bu çorba hem besleyici hem
koruyucu bir yemek olacaktır.
9 Mart 2015 Pazartesi
CHP’DE KADININ VE GENÇLİĞİN ADI OLACAK.
CHP’DE KADININ VE GENÇLİĞİN ADI OLACAK.
Kılıçdaroğlu ve üst yönetimin sürekli "kadınlara ve
gençlere öncelik verin." çağrısı çok önemli bence.
Aklın yolu bir.
Kadının iyice ötekileştirildiği, köleleştirilmek, zincire
vurulmak istendiği şu süreçte kadın adayların desteklenmesi çok önemli ve çok
gereklidir.
Belli bir yaş sınırının üstüne çıkan, siyaseti meslek olarak
gören, hele milletvekilliğini ballı kaymak olarak kabul eden, kerameti
kendinden menkul ağalara karşı da gençler desteklenmeli, yüreklendirilmeli, önü
açılmalı.
Özgecan bir simge oldu. Ülkemizde onun gibi binlerce kadın
aynı zulmü yaşadı, yaşamakta.
Binlerce kadın kocası, kardeşi, babası, sevgilisi tarafından
öldürüldü, öldürülmekte.
Binlerce çocuk taciz ve tecavüz mağduru oldu ve olmakta.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle yürüyüş yapan kadınlara
sarkıntılık yapan, tacize kalkışan sapkınlar aramızda yaşamaktalar.
6 yaşında kız çocuğu ile evlenmeyi olağan gören zihniyet
iktidarda.
Kadına gülmeyi yasaklayan, kaç çocuk doğuracağına karar
veren, ne giyeceğini belirleyen zihniyet iktidarda.
Kadını çalışma hayatının dışına atan, okullara göndermeyen,
okulları kız-erkek okulları olarak bölen, tıp fakültelerinde kadavralara don
giydiren, kız öğrencilerin erkek kadavraları incelemesini yasaklayan zihniyet
iktidarda.
Kadın insanlık tanımının dışına çıkarılmakta…
Kabul edelim ki bu zulme “DUR” diyebilecek olanlar yine
öncelikle ve özellikle kadınlardır.
Batıya ve çağdaşlaşmaya, uygarlığa, bilime, laisizme, insan
haklarına, demokrasiye, evrenselliğe yüzünü dönmüş sosyal demokrat bir partide
bunu erkeklerden beklemek, kadınları kenarda bekletmek eşyanın tabiatına
aykırıdır.
Kendini ve ülkesini kara cehaletten, zulümden koruyabilecek,
savaşabilecek olanlar, ancak ve yalnızca, yine kadınlardır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kadını öne çıkarma, kadın adayları
destekleme kararı bence alkışlanacak bir karardır.
Büyük Gezi - Haziran direnişi bize şunu gösterdi. Bu ülkeden
gençlik olmadan hiçbir ilerleme gerçekleşmez, gerçekleşemez.
Üreten, konuşan, düşünen gençliğin enerjisi olmadan AKP
iktidarına “dur” demek olanaklı değildir.
Gençlik, törenlerde ağzına bir parmak bal sürüldükten sonra,
parti binalarımızda, bizim getir- götür işlerimize baktıracağımız bir kitle
olmayacak.
Siyasi partilerde ağırlığı olan, düşünce ve proje üretebilen,
aklıyla herkese önderlik yapabilecek bir gençlik…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun gençliği öne çıkarma, genç adayları
destekleme kararı bence alkışlanacak bir karardır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
DÜNDEN BUGÜNDEN
Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...
-
Sevgili yeğenim Bilgesu'nun yazmaya hevesini biliyordum. Arada yazdıklarını okur ve çok beğenirdim. Şiir yazdığını bilmiyordum. Gönd...
-
7’den 77’ye hemen herkesin yaptığı yaygın bir yanlışlıktan söz edeceğim. Eskiler buna galat-ı meşhur derlerdi. Çok yaygın olduğu ...
-
Sevgili Hocam Mazhar Kükey'i 35 yıl sonra yeniden görmek çok güzeldi. Uzun, çok uzun bir ömür diliyorum değerli hocama. Emekli oldukta...
-
Bir akrabam yıllarca önce anlatmıştı. Bahçeli'de kurban keserler. Kendisinin tüm itirazlarına karşın bir dirhem bile dağıtılmayan et e...
-
"Yıl 1962 Ankara’da yayımlanan, hükümet ve düzen işbirlikçisi bir gazete, kendi topraklarında yaşama özgürlüğü elinden alınmış mesn...
-
Nicedir aklımda. "Tanrı" dendiğinde küfür ediliyor sanan, boyuna kadar günaha batacağını düşünen Müslümanlar için "Allah...
-
DİLİM GİYDİRİR BANA KİLİM 1- 24.02.2015 tarihinde Kanal Türk’te akşam haberlerinde, haberleri sunan kişi "aile kabristanlığ...
-
Bugün bir arkadaşım anlattı. Çok öfkeli ve şaşkındı. Kızı 4. sınıfa gidiyor. Öğretmenin verdiği Türkçe dersinden bir ödevle ilgili ann...
-
“BENİM HALİM MEMLEKETİN HALİ.” Bor Devlet hastanesinde, son zamanlarda iki doktora gittim. İlki göz doktoru… Niğde Devlet Hastanesi...
-
Yıllardır zambak olarak bildiğim bu çiçeğin adının "süsen" olduğunu öğrendim. Okuduğum romanlarda, öykülerde, şiirlerd...