Lanet
gribi azıcık uzaklaştırır gibi oldum.
Gündem
yoğun; dehşet verecek kadar ani değişen bir gündem.
Bir
de bu suikast geldi.
Bir
ülkede böyle suikastların olması hayra alamet değildir, korkunç sonuçlara gebe
yarınlar bekliyor.
Bir
ülkede böyle suikastler tesadüfen ortaya çıkmaz. Hep bir planın parçasıdırlar.
Birinci
dünya savaşının görünürdeki nedenini anımsayın.
Çok
kaygılıyım, çok...
Dünya
savaşı değil ama ülkede iç savaşa hazır olun. Bunu söyleyenlere gereksiz
komplocular dediğimi anımsıyorum.
Değilmiş.
Ya da öyle görünüyor.
Böyle
düşüncelerle boğuşurken aklıma Göktürk Yazıtları geldi.
Bütün
yazıtların tam metinlerini defalarca okuduğum için, bunu birden anımsamam
doğal.
"Demir Kapıya kadar kondurmuş. İkisi
arasında pek teşkilâtsız Gök Türkü düzene sokarak öylece oturuyormuş. Bilgili
kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku bilgili imiş tabiî, Cesur imiş tabiî.
Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İli tutup
töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş."
İnsan
kendi ülkesi için kaygılanıp acı çektiğinde kendi tarihine bakacak elbette.
Bir
halk benzer hataları kaç kez yapar?
Tarihten
ders almayı bilmediğimiz için mi tekerrür edip duruyor?
Ve
hala başkanlık diretmesi...
Neyin
bedelini ödemekteyiz?
Bir
başkanlık kaç can eder?
Kan
ne zaman duracak?
Dinle
afyonlanan bir akıl hastasını hangi ucube akıl polis yaptı?
Hiç
kimse dönüp aynaya bakmayacak mı?
Tünelin
sonunda ışığı görecek miyiz?
Ya
çocuklar... Çocuklarımız... Onlar nası bir ülkede yaşayacaklar?
Çocuklarımızın
payına başka hangi acılar yazılı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder