21 Aralık 2016 Çarşamba

BİR SUİKAST

Lanet gribi azıcık uzaklaştırır gibi oldum.
Gündem yoğun; dehşet verecek kadar ani değişen bir gündem.
Bir de bu suikast geldi.
Bir ülkede böyle suikastların olması hayra alamet değildir, korkunç sonuçlara gebe yarınlar bekliyor.
Bir ülkede böyle suikastler tesadüfen ortaya çıkmaz. Hep bir planın parçasıdırlar.
Birinci dünya savaşının görünürdeki nedenini anımsayın.
Çok kaygılıyım, çok...
Dünya savaşı değil ama ülkede iç savaşa hazır olun. Bunu söyleyenlere gereksiz komplocular dediğimi anımsıyorum.
Değilmiş. Ya da öyle görünüyor.
Böyle düşüncelerle boğuşurken aklıma Göktürk Yazıtları geldi.
Bütün yazıtların tam metinlerini defalarca okuduğum için, bunu birden anımsamam doğal.
 "Demir Kapıya kadar kondurmuş. İkisi arasında pek teşkilâtsız Gök Türkü düzene sokarak öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku bilgili imiş tabiî, Cesur imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İli tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş."

İnsan kendi ülkesi için kaygılanıp acı çektiğinde kendi tarihine bakacak elbette.
Bir halk benzer hataları kaç kez yapar?
Tarihten ders almayı bilmediğimiz için mi tekerrür edip duruyor?
Ve hala başkanlık diretmesi...
Neyin bedelini ödemekteyiz?
Bir başkanlık kaç can eder?
Kan ne zaman duracak?
Dinle afyonlanan bir akıl hastasını hangi ucube akıl polis yaptı?
Hiç kimse dönüp aynaya bakmayacak mı?
Tünelin sonunda ışığı görecek miyiz?
Ya çocuklar... Çocuklarımız... Onlar nası bir ülkede yaşayacaklar?

Çocuklarımızın payına başka hangi acılar yazılı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...