29.07.2017
DİL YARASI
“Ben şimdi okula gider.”
Amma moda oldu bu abuk subuk
söyleyiş.
İnsanlar düşünmeden, eğlenceli
bir haber verir gibi kullanıyor.
Özgün bir buluş değil, doğru bir
ifade değil, Türkçe cümle yapısına hiç uygun değil.
Nicedir sosyal medyada bu
söyleyiş iğrenç bir biçimde yayıldı.
Taklitçiliğin ve bunun dayandığı
cehaletin örneklerinden biri.
“Ben kaçar.”
“Ben denize girer.”
İnsan kendi ana dilini bilmezse,
bilmediğini de farkında değilse…
İnsan anasının karnından çıkar
çıkmaz işittiği dili, dualarla adı kulağına fısıldanırken işittiği dili, dinlediği
ninnilerin dilini bilmezse…
Bu bilinç yoksa…
Her şeyden önce, Atatürk’ü anlayabilir
mi?
Bırakın gerisini… Saymaya bile
gerek yok.
Yazık…
…
Televizyonlarda, şimdilerde bir
limonata reklamı dönüyor.
Yaşlı bir adam, “Bunca yıllık
pastaneciyim, böyle limonata görmedim.” diye saçmalıyor.
“Bunca yıllık pastacıyım.”
demeliydi.
Oyuncu, eski bir tiyatrocu olduğu
için, dil kusuru katmerleşiyor bence.
“ – ci” eki addan ad türeten bir ektir. Genellikle
meslek adı türetir. Alan, satan, yapan, bir işle, bir hobiyle uğraşan, bir şeyi
üreten, imal eden, alışkanlık adı, taraftarlık, bir zaman diliminde bir iş
üreten, bir konuda görevlendirilmiş vb. anlamlarda sözcük türetir.
Örnekleyelim:
Odun-cu
Pasta-cı
İş-çi
Gece-ci
Nöbet-çi
Sabah-çı
(şaka-cı, yalan-cı, geri-ci,
kin-ci, kader-ci, sol-cu, uyku-cu, barış-çı, fırsat-çı, halk-çı, inat-çı,
yaltak-çı, milliyet-çi, Türk-çü…)
“Pastane” sözcüğü “pasta-hane”
şeklinde yapılmış bir sözcüktür. Farça “hane” sözcüğü (Bkz. TDK Türkçe Sözlük)
ile pasta sözcüğü birleşerek “pasta yapılan, pasta alınıp satılan yer, mekân”
anlamında “pastane” sözcüğü oluşmuştur.
Yani “pastaneci” dediğimiz zaman “pastane
yani bir mekân alan ve satan kişi” anlamı ortaya çıkar.
Sözünü ettiğim reklam daha çok
çocuklara, gençlere yönelik bir ürünün reklamı. Yani hedef kitle gençler ve
çocuklar.
Evimizin içine kadar giren bu
özensiz, savurgan, bilinçsiz dil anlayışı, çocuklarımızın düşünme yeteneğini
elinden alıyor.
Çünkü dilimiz ne ise düşüncemiz
de odur. Düşüncemiz ne ise dilimiz de o olacaktır.
Görmezden gelmek, aldırmamak,
umursamamak çocuklara, geleceğimize ihanettir.
***
Televizyon kanallarının bu konuda
sorumluluk alması beklenir.
Ama asıl büyük yarayı onlar
açıyor.
Her gün Türkçe’nin ayaklarına
onlarca kurşun sıkmaktalar.
Yandaş ve yalakaların umurunda
değil elbette. Arada bir Osmanlıca çığırtkanlığına soyunmaktalar. Yedikleri tek
her herze bu.
Ama Halk TV ve diğer muhalif
kanalların duyarsızlığına ne demeli?
Spiker haber okuyor. (Bu yazı
kaleme alınırken)
“Resmi araçlar da sivil araçlarla
aynı muameleye tabî olacak.”
“Tâbi” değil, “tabî” diyor;
yazıda pek fark yok gibi görünüyor, ancak okurken “i ve a” seslerinin uzun ve
kısa okunmasıyla ilgili vahim hata ortaya çıkıyor. Diksiyon ve vurgu sorunu
yani.
Sözcük cümlede “bağlı” anlamında
olduğu halde okunuş hatası yüzünden “elbette, evet” anlamlarında onaylama
sözcüğü olarak kullanıldı.
Bu TV kanalını muhalif kimliği
ile çok beğeniyorum ama dil konusunda günahı çok.
Söz Ola Kese Savaşı
Keleci bilen kişinin yüzünü ağ
ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ
ede bir söz
Söz ola kese savaşı söz ola
bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede
bir söz
Kelecilerin pişirgil yaramazını
şeşirgil
Sözün us ile düşürgil dimegil çağ
ede bir söz
Gel ahî ey şehriyâri sözümüzü
dinle bâri
Hezâr gevher ü dinârı kara taprağ
ede bir söz
Kişi bile söz demini demeye sözün
kemini
Bu cihân cehennemini sekiz uçmağ
ede bir söz
Yürü yürü yolun ile gâfil olma
bilin ile
Key sakın ki dilin ile cânına dağ
ede bir söz
Yûnus imdi söz yatından söyle
sözü gayetinden
Key sakın o şeh katından seni
ırağ ede bir söz
Yunus Emre - 14. Yüzyıl