Yalnızca İnsan
Ölümü gözümüzün içine içine soktular. Ölümle yaşar hale
geldik. İçimizde ölüm korkusu, ölümsüz bir nefes bile alınamıyor bu ülkede.
Ne yana dönsek ölüm, ne yana baksak zulüm.
Sevdiklerimizin yüzünde ve gözlerinde ölüm görür olduk.
"Ölmeden mezara girmiş" gibiyiz.
Ölümden beteri korku...
Kadın olmak bu ülkede hiç bu denli zor değildi.
Yaşadığım hiç bir ilkyaz bu denli sıkıntıyla ve çaresizlikle
gelmemişti.
Her bahar kendimi sokaklara atma isteğimi dizginleyemezdim
ben. Şimdi evden çıkmaya korkuyorum.
Beni dışarıya çağıran sevincimi bulamıyorum.
Umut etmek de yetmiyor.
Eskiden, çok değil, beş-on yıl önce, yaşama sevdalıydım ben.
Yaşama sevincim, iyimserliğim dünyaya yeterdi de artardı
bile..
Doğa gibi her bahar yeniden doğduğumu, her bahar daha bir
güzelleştiğimi, zenginleştiğimi düşünürdüm.
Kadim Anadolu tanrıçalarından biriydim. Yaratan, olan,
olduran, onduran, doğuran bendim.
Artemis bendim, Kibele bendim, Kubaba ben..,
Bin memeli Artemis gibi bereketli, Kibele gibi doğurgan ve
anaç, Kubaba gibi doğanın dengesi...
Demeter gibi mevsimler parmağımın ucundaydı, rahimdim,
anneydim.
Ama asla, bunca kötülüğün, karanlığın, çirkinliğin nedeni
ben olmadım.
O karanlıkların acılarını benim çekiyor olmam adil değil.
Onca sevdayı sığdırdım da bu yüreğe, onca korkuyu
sığdıramadım; çatladı çatlayacak.
Çirkin savaşları ben istemedim, ölümleri, yıkımları ben
istemedim.
Bebek cesetleri sahile vursun istemedim, bebekler soğuktan
ve açlıktan, yokluktan ölsün istemedim.
Bebekler boynu bükük büyüsün istemedim.
Ağlamak istemedim, ölmek istemedim.
Sadece her bahar yeniden doğmak, her bahar güzelleşmek,
zenginleşmek istedim.
İnsan olmak, sadece insan olmak istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder