6 Mayıs 2021 Perşembe

6 MAYISTI

Üç yavrusunu nasıl da sevgiyle kucaklamış.

Ferda utangaç, yüzünü babamızın eliyle kapatmış.
Ben babamın kokusuna sığınmışım.
Henüz bir yaşındayken melek olan Hikmet Feridun kucakta...
Sonradan beş kardeşim daha oldu. Her birimizi ayrı ayrı böyle sevdi, böyle kolladı. Yemedi yedirdi, giymedi giydirdi.
Memur maaşıyla sıkıntı da çekti ama hiç belli etmedi.
Aydındı, Köy Enstitülüydü, bilgeydi.
Bütün dünyayla barışıktı; sadece faşistler, yobazlar bir de Menderes canını sıkardı.
Bu yüzden hapislerde yattı.
Ailesine, akrabalarına çok düşkündü.
Bir fiske vurmadı hiç birimize.
Annem, bu kadar çocukla aynı anda uğraşmanın sıkıntısıyla bize kızdığında babamın hoş görüsüne sığınırdık. Annem "Akşam babanız gelince..." diye başlayan tehditler savuramadı hiç bir zaman.
Yaşam nasıl yordu onun o güzel yüreğini, bilemedik.
6 Mayıs'tı.
İş dönüşü, pazardan aldığı sebzeleri apartmanın dış kapısına bırakıp, babacığını karşılamaya koşan henüz üç yaşındaki tombik Çiğdem'imizi omuzlarında dört kat yukarıya taşıdı, arkasından pazar filelerini getiren kardeşlerimin elinden alıp, anneme neler aldığını gösterirken anacığımın kucağına yığıldı ve bir daha da uyanmadı.
6 Mayıs'tı.
Benim mezun olmama bir buçuk ay vardı, bana duyurmadılar.
Mezuniyetimi ne büyük bir hevesle beklediğini anlattılar. Tören için yeni bir takım yaptırdığını...
Mezuniyetimin öyküsü acı, buruk bir öyküdür bende.
6 Mayıstı.
Sadece 47 yaşındaydı.
Işıklar içinde uyu babam.

4 Mayıs 2021 Salı

Sular Aka Aka Yatağını Bulur

Eskiden bir konuda korkak ve cesaretsizdim; beni geren ilişkileri bitirme, aklımla ve kalbimle artık taşıyamayacağımı düşündüğüm insanlardan uzaklaşma...

Yaş almak pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da beni daha pervasız, daha cesur, daha akıllı yaptı.
Burnum samimiyetsizliğin kokusunu hemen alıyor. Riyayı, yalanı, umursamazlığı, olumsuz duyguları zifiri karanlıkta bile görebiliyorum.
Aklımla bitirdiğimi gönlümde de hemen bitiriyorum. Umurumda olmuyor, çok fazla üzüntü de duymuyorum bundan. Çünkü aldığım koku kötü ve zehirli.
Zaman çok tuhaf bir şey. Her insana verdikleri de aldıkları da farklı ve hiç adil değil.
Bu nedenle, kimimizin üstünden silindir gibi geçerken, kiminin tavuğuna "kış" bile demedi.
Değiştik, dönüştük, akıllandık, aptallaştık...
Dün dünde kaldı.
Geçmişe ve geçmişte kalan insanlara duyduğum saygı baki ama o insanlarla anılardaki ilişkiyi sürdürmek her zaman mümkün olmuyor, yoruyor insanı.
Bazı insanlar anılarda kalmalıymış. Öyle daha güzeller.
Eğer yaşadığın anı iyi değerlendiremiyorsan, bugüne ayak uyduramıyorsan; geçmişten medet umup o ilişkilere sarıyorsun kendini...
Sonuç...
Eninde sonunda kocaman bir düş kırıklığı...
Ama bazı ilişkiler de kaldığı yerden, bıraktığınız yerden daha sağlıklı gelişebiliyor.
En iyisi ve en doğrusu nedir biliyor musunuz?
Kendimize saygıyı asla yitirmemek.
İlişkilerde saygıyı ve güveni elden bırakmamak.
Ben mükemmel değilim, asla böyle bir iddiam olmadı. Zayıf yanlarım, olumsuzluklarım çok fazladır. Ancak, iş, insana saygıya gelince, akan sular durur; kırmızı çizgim...
Kendimi severim, kendimle barışığım.
Bu nedenle kendime fazlasıyla güvenirim, bunu gizlemem de...
Dünde kalanlara bugün bana uymadılar diye kızıp, ruhumu zedelemek istemiyorum.
Özsaygımı hiç yitirmeyeceğim.
Kendime sözüm budur.

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...