Eskiden bir konuda korkak ve cesaretsizdim; beni geren ilişkileri bitirme, aklımla ve kalbimle artık taşıyamayacağımı düşündüğüm insanlardan uzaklaşma...
Yaş almak pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da beni daha pervasız, daha cesur, daha akıllı yaptı.
Burnum samimiyetsizliğin kokusunu hemen alıyor. Riyayı, yalanı, umursamazlığı, olumsuz duyguları zifiri karanlıkta bile görebiliyorum.
Aklımla bitirdiğimi gönlümde de hemen bitiriyorum. Umurumda olmuyor, çok fazla üzüntü de duymuyorum bundan. Çünkü aldığım koku kötü ve zehirli.
Zaman çok tuhaf bir şey. Her insana verdikleri de aldıkları da farklı ve hiç adil değil.
Bu nedenle, kimimizin üstünden silindir gibi geçerken, kiminin tavuğuna "kış" bile demedi.
Değiştik, dönüştük, akıllandık, aptallaştık...
Dün dünde kaldı.
Geçmişe ve geçmişte kalan insanlara duyduğum saygı baki ama o insanlarla anılardaki ilişkiyi sürdürmek her zaman mümkün olmuyor, yoruyor insanı.
Bazı insanlar anılarda kalmalıymış. Öyle daha güzeller.
Eğer yaşadığın anı iyi değerlendiremiyorsan, bugüne ayak uyduramıyorsan; geçmişten medet umup o ilişkilere sarıyorsun kendini...
Sonuç...
Eninde sonunda kocaman bir düş kırıklığı...
Ama bazı ilişkiler de kaldığı yerden, bıraktığınız yerden daha sağlıklı gelişebiliyor.
En iyisi ve en doğrusu nedir biliyor musunuz?
Kendimize saygıyı asla yitirmemek.
İlişkilerde saygıyı ve güveni elden bırakmamak.
Ben mükemmel değilim, asla böyle bir iddiam olmadı. Zayıf yanlarım, olumsuzluklarım çok fazladır. Ancak, iş, insana saygıya gelince, akan sular durur; kırmızı çizgim...
Kendimi severim, kendimle barışığım.
Bu nedenle kendime fazlasıyla güvenirim, bunu gizlemem de...
Dünde kalanlara bugün bana uymadılar diye kızıp, ruhumu zedelemek istemiyorum.
Özsaygımı hiç yitirmeyeceğim.
Kendime sözüm budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder