Bugün kuaför randevum vardı.
Hava yağışlıydı, biliyorum ama yola çıkıncaya dek yeniden başladığını farkına varmamışım.
Şemsiye de almadım. Çünkü henüz bir elde şemsiye diğerinde baston yürümeyi beceremiyorum. Hele otobüse binmek inmek...
Nasuh Mahruki'den ders almalıyım. Yok, Everest'e tırmanmayı değil, otobüse tırmanmayı öğretsin, yeter.
Gerçi onun derdi başından aşkın. Kuruculuğunu yaptığı, ömrünü adadığı Akut'tan zorla uzaklaştırıldı ya, şimdi de mahkemeye vermişler bu yiğit, korkusuz, sözünü sakınmadan söyleyen adamı. AKP bir biçimde satın aldı o efsane kuruluşu. Sonrası... işte biliyorsunuz.
Yağmurun altına attım kendimi. Durak yakın, pek ıslanmadım. Zaten ahmak ıslatan tarzında yağıyor.
Otobüs neredeyse boş. Önde tekli koltukta oturan genç adam fırladı kalktı beni görünce. Pazar arabasına benzeyen bir çanta var yerde. Aceleyle kalkınca dengesi bozuldu, çanta şangur şungur yerlerde. Birşeyler kırıldı. Genç adam panikledi, çantayı kaldırdı ama tekrar devrilmesine engel olamadı. Sürücü anlayışlı... Hareket etmedi, bekliyor. Neyse toparlanıp arkaya geçti genç adam. Ben oturdum. ama çok tedirginim, gözüm arkada.
İnerken veda ettim; aldı iyi günler dileğimi, mahçup... Bir de insan....
Yağmur hızlanmış. Senelerdir ilk kez yağmurda yürüyorum. Islanmayı unutmuşum.
Emeklilik zorunluluklardan azade kıldı beni. Erken kalkmak yok, acele etmek yok, karda yağmurda yollara düşmek yok... Güzel olmasına güzel de başka güzellikleri kaçırmışım meğer.
Ne güzelmiş yağmur altında yürümek, anımsadım.
Hiç acele etmedim, "Allahın rahmetinden kaçmadım." yani. Canım "Hoca Nasireddin", ışığın bol olsun.
Kuaföre nefes nefese girdim ama. Bir yorulmuşum, bir tıkanmışım. Adnan kardeşimle Leyla kardeşim kaygılandılar.
İkisi de emekliliğin bana iyi gelmediğini düşünüyorlar.
İşimiz hemen bitti ya özlemişim kardeşlerimi. Yıllardır yaptığımızı yaptık; lafın belini kırdık. Siyasetin de dibinde hiçbir şey bırakmadık, sıyırdık iyice. Pahalılıktan özgürlüklere... Ne varsa.
Hava kara çevirince fırladım, kalktım, yooo, cesaret de bir yere kadar. Kar altında yürümenin romantizmi, keyfi şimdilik beklesin, dedim ama durağa kadar, otobüsten indikten sonra da eve kadar epey ıslandım.
Hani eskiden kardan yağmurdan ıslanmış, sırılsıklam, eve koşardık da sobanın yanında ısınmaya çalışırdık ya... Üstümüzden buharla birlikte ıslak bir koku yükselirdi hani...
Soba yok ama o kokuyu duydum valla. Islak giysilerimin kokusunu... O kokuyla sobanın çıtırtısı da geldi.
Kar hala yağıyor. Ne güzel kış oldu bu yıl.
Güzellikler içinde olun, emi?
(9 Şubat 2022 tarihli Facebook yazım)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder