30 Haziran 2023 Cuma

Akşener Vakıası

 28 Haziran 2023

Kadının gözü dönmüş.
O nasıl böğürme, o nasıl hakaretler öyle...
Kendi parti tabanını bir dövmediği kaldı.
Aslında bu seçimlerdeki yenilgi bizi kurtarmış bile olabilir, bakın, söylüyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu gibi dürüst ve sözünün eri biri bunu başbakan yapar mıydı? Yapardı. Adamın yüzü yumuşak.
Alimallah bir de başbakan olsaydı daha kazanmadan kendi tabanına karşı böyle çirkin bir öfke patlaması yaşayan biri neler yapardı, bir düşünün. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak…
Verilmiş sadakamız varmış da kadın köprüleri yıktı gitti.
Zaten içime sindiremiyordum faşisti.
Bizimkiler de ellerinde tuzluk, her hıyarım var diyene koşmamayı öğrenirler belki.
Ahde vefa, dürüstlük, yalan söylememe, sözünü tutma, çalıp çırpmama, yetim hakkı yememe, yalan söylememe, emeğe saygı, yakınlarını ve yandaşlarını koruyup kollamama, liyakat ve adalete inanç, dünyanın neresinde acı çeken biri varsa acısını duyma, “düşüncelerine, inançlarına katılmadığımız insanların haksızlığa uğraması durumunda o davada ölümü bile göze alabilme”, kararlılık, inandığı dava için gerekirse ölebilme yiğitliği, akla ve bilime katıksız inanç…
Bunlar solcuların ortak ilkesidir. Yüzyıllardır bu ilkeler uğruna savaştık, gerekirse öldük ama ödün vermedik. Kendini solda ifade edenler bu ve benzer ilkelere sadıktır. Değişmez, değiştirilemez, dönüştürülemez ilkeler…
Hazret milli ve muhafazakârmış. Sevsinler…
Biz faşist değiliz; ırkı, dini, inancı, mezhebi, cinsiyeti, düşüncesi, siyasi görüşü, cinsel tercihi ne olursa olsun “Cümle âlem birdir bize.”
Bugün içerdiği ve yaygın olarak kullanıldığı anlam bir yana, “muhafazakâr” olan biziz. Biz düşüncelerimizi, duygularımızı, ilkelerimizi, bizi insan yapan ne varsa, büyük bir sadakatle koruruz, ödün vermeyiz, vicdanımızı ve aklımızı satmayız çünkü. (Bizim de aramızda yuvalanmış müptezeller vardır elbette. )
Spartaküs köleliğe başkaldırdığında, yenileceğini, öldürüleceğini bilmiyor muydu? Roma'nın adı bile kalmadı ama Spartaküs yaşıyor.
Şeyh Bedreddin ve müritleri Torlak Kemal, Börklüce Mustafa “Yarin yanağından gayrı, her yerde ve her şeyde hep beraber olabilmek için.” canlarını verdiler.
Pir Sultan Abdal “Şu illerin taşı hiç bana değmez / İlle dostun gülü yaralar beni.” derken dosttan yediği kazığa, takiyye denilen o iğrenç kavrama sitem etmiyor muydu? Öyle ya, dostuna taş atmayı kendine yediremeyerek yakasındaki gülü çıkarıp atan, düpedüz takiyye yapan arkadaşı gül atınca o güzel yürek incinmez mi? Hani dava, hani dostluk?...
Spartaküs’ten, Rosenberglere, Clara Zetkin’e, Che Guevara’dan Nesimilere, Pir Sultanlara, Bedrettinlere, Mustafa Kemallere, Denizlere, Mahirlere... Yeryüzünü yüzyıllardır dolanan o ilkeler büyük bir titizlikle korundu.
O güzel insanların öyküleri çağlar atlayıp bize ulaştı, bizden sonra da kim bilir kaç bin yıl insanlara yol gösterecek.
Ama zalimlerin, döneklerin, korkakların adı anılmayacak.
(Muhafazakar sözcüğü dilimize Arapça bir kök ve Farsça bir ek olarak girmiştir ‘Arapça muḥāfaẓa + Farsça -kār’ ve anlamı koruyan, muhafaza edendir… Günümüzde tutucu anlamında, gelişmelere kapalı her türlü inanç sistemi için kullanılıyor.)
İşte tam da bu nedenle Meral Akşener ve diğerlerinin neler yapabileceği konusunda yanılmadık.
Son alçaklıkları Merdan Yanardağ'a pusu kurmak.
Ama biz kazanacağız; çünkü haklıyız.
Tek marifetleri yalan, iftira, Ali Cengiz oyunları...
Bizdeki yürek onlarda yok; lider küfreder, onlar sineye çeker.
***
Bu bayram kutlama yapmayacağım. Çünkü bayram ruhu öldü gibi.

Hobi mi?

 Kısa bir zaman öncesine dek bu ülkede, hele bizim buralarda "hobi bahçesi" kavramı diye bir kavram yoktu.

Hele Bahçeli, Bor, Kemerhisar ve diğer kasaba ve köylerde hiç yoktu.
Niğde il merkezinde bağlar vardı (ki hala var) bulundukları semtin adıyla anılan bağlar... Tepe Bağları, Amas Bağları, Kayaardı Bağları...
Yazın taşınılan, kendi gelenekleri oluşturulmuş bağlar. Her bağ semtinin kendine özgü toplu eğlenceleri vardır. Bağ komşuluğu kardeşliktir buralarda.
Bor da Niğde'ye benzer. Ama Bahçeli'de kasabanın adı gibi her ev kocaman elma bahçelerinin içindedir, yaz kış yaşam orada sürdürülür. Üzüm bağlarımız ayrıdır.
Niğde'de ilçelerde, kasaba ve köylerde köklü bir bağ-bahçe kültürü vardır.
Kimse bahçesine hobi bahçesi demez.
Önceki gün dışarı çıktım, işim vardı. Biraz alışveriş yaptım, açıldım.
Öğretmenler Parkı'nın duvarının dibinde bir genç kadın ve bir çocuk iki kova kiraz koymuşlar önlerine; pazarcı gibi geleni geçeni çağırarak kiraz satıyorlar. Kirazlar güzel görünüyor. Fiyatını sordum, 30 liraymış. Almaya niyetim var ama kendi kasabamın kirazlarını severim ben. "Kiraz nerenin?" dedim. "Bahçeli'de hobi bahçemiz var, kendimiz yetiştiriyoruz." dedi.
Haydaaaaaa....
Buralarda bağlarda, bahçelerde herkes meyvesini, sebzesini kendi yetiştirir, ihtiyaç fazlasını satar, masrafını çıkarır.
Ürünlerin türlü türlü yan ürünlerini de kendileri yaparlar. Üzüm; pekmezden kuru üzüme, köfter dediğimiz leziz kışlık tatlılarımıza ve hatta şaraba dönüştürülür.
Meyveler kurutulur, sebzeler kurutulur, salçalar yapılır.
Kışlık gereksinim ne kadarsa ayrılır, fazlası satılır. Bu çok olağandır. Çoğu aile böyle geçinir. O ürünleri satın alanlar da satanlar da gönül rahatlığıyla yaparlar alışverişlerini.
Ne ara o bahçeler hobi bahçesi oldu, anlamadım.
Ne ara o kirazlar hobi bahçesinin kirazına dönüştü anlamadım.
Eeee, bacım kovaları önüne koymuşsun, kiraz satıyorsun yol kenarında... Bal gibi ticaret bu. Pazarcılık yapıyorsun işte.
Ne hobisi, ne bahçesi.
Hobi sözcüğü yüzlerce yıllık bağlarımıza, bahçelerimize asalet mi katıyor yani? Ya da sana?
Böyle züppeliklere hiç dayanamıyorum.
Yavaşça döndüm, yürüdüm.
Hobi bahçesinin kirazlarını çığıra çığıra satsin benim kim olduğunu, yerini, geleneklerini unutan bacım. Hobisiyle sınıf atladı zaten...

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...