13 Ekim 2013 Pazar

İKİ KİTAP

İki kitabı aynı anda okudum. Biri oldukça hacimli, biri küçük bir kitap. Hacimli olan önce bitti.
Tasarlamadığım bir biçimde, tümüyle rastlantısal olarak birbiriyle örtüşen iki kitabı bir arada okudum. Bunu, kitapları okurken değil de bitirdikten sonra fark etmem doğrusu tuhaf oldu.

Ahmet Ümit’i hiç okumadım. Polisiye tarzın ülkemizde başarılı örnekleri olmadığını, Ahmet Ümit’i beğenerek okuyanların da edebiyattan anlamadıklarını düşünüyordum. Önyargı işte… Hem de bana yakışmayacak bir önyargı…

Tuba’nın ısrarları olmasa okuyacağım yoktu daha. İlk olarak İstanbul Hatırası’nı aldım elime. Daha başlarda iyi bir edebiyatçıyla karşı karşıya olduğumu fark ettim.
Sağlam, hiç aksamayan bir kurgu. Akıcı, canlı ve hareketli bir anlatım. Ayrıntılar heyecanı yer yer bastırsa da sürükleyici.
Dan Brown’u ilk okuduğumda kapıldığım duyguya kapıldım. Karşımda bir tarihçi, bir bilim adamı vardı sanki. Bütün kitap boyunca katilin kim olduğundan daha çok, İstanbul’un tarihiyle ilgili anlatılanları merak ettim, öğrendiklerim heyecanlandırdı beni.

Bu kitap bir polisiye değil, “bir İstanbul güzellemesi” idi.

İkinci kitap “Gezi olayları” sırasında çıktı karşıma. Hemen sipariş verdim ama hemen okumadım doğrusu. Hastanede sıra beklerken okumak için, İstanbul Hatırası’nı kalınlığı yüzünden çantama sığdıramayınca “Bağzı Şeylere Öyküler”i aldım yanıma.

Küçük öyküler… Hepsi farklı yazarlar tarafından yazılmış. 28 yazardan Gezi Parkı Öyküleri. İnsanı hüzünlendiren, insanı keyiflendiren öyküler. Bir yandan çaresizliğimizi yüzümüze vururken, bir yandan çareyi gösteren öyküler. Topu İstanbul’a adanmış. İstanbul’a, İstanbul’un simgelediği ne varsa ona, doğaya, özgürlüğe, birey olabilmeye, direnebilmeye, Gezi Parkı direnişçilerine adanmış öyküler.

Gezi Parkını yok etmeye çalışanlarla İstanbul Hatırası’ndaki İstanbul talancılarının birebir örtüşmesi ilginç oldu. İstanbul Hatırası’nın hüzünlü sonu,  “Bağzı Şeylere Öyküler” ile yer değiştirdi kafamda.


Yok, bu işler böyle gitmeyecek. Başka bir dünya mümkün. Başka bir dünya… ellerimizde, yüreğimizde, aklımızda… Başka bir dünya…
FERİDE
-------------------------------------------------------------------------------------------------------

Her şeyden önce zengin kadrosu ile İstanbul Hatırası, çeşitli kesimlerden İstanbulluyu bir araya getirerek içinde barındırdığı alt öykülerle zengin bir yapı sunuyor. Birbirine bağlanan bu alt öyküler bir yandan gerilimin etkisini artırırken bir yandan da romanı şenlikli ve çok yönlü bir yapıya ulaştırıyor.
Kitabın bir başka önemli özelliği de İstanbul hakkında son derece detaylı bilgi içermesi. Kurgunun içine yerleştirilen bu bilgiler hem okumayı daha meraklı hale getiriyor hem de tarih aracılığıyla çok günümüzün dışındaki öykülerin de kurguya yerleşmesine imkân tanıyor. Böylece Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası adlı romanı, başka başka dönemlerin öykülerinin eşliğinde, günümüz İstanbul'unun geniş bir panoramasını oluşturuyor. Tutucusundan modernine, eski İstanbullusundan yeni göç etmişine, milliyetçisinden gayrı Müslim'ine varana dek İstanbullu diye adlandırılabilecek herkes bu kitabın içinde kendi öyküleriyle birlikte İstanbul'un devasa çarklarının dişlilerini dile getiriyor. Binlerce yıllık tarihiyle İstanbul başrolü oluştururken romana girip çıkan her karakter de İstanbul'un nasıl İstanbul olduğunu aktarıyor. ALINTI
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Soluğunu, sivri dilini ve cesaretini sokaktan, kahramanlarını bazen edebiyat tarihinden, bazen de Gezi Parkı’ndan alan öyküler bunlar. Bağzı Şeylere Öyküler, yirmi sekiz yazarı bir araya getiriyor.

Sokrates çok ünlü savunmasında kendini bir atsineğine benzetir. “Yavaş olan ve dürtülmesi gereken bir atı andıran devleti yerinden oynatmak için tanrının tebelleş ettiği benim gibi bir atsineğini kolay kolay bulamazsınız. Ben, devletin başına tebelleş edilmiş bir atsineğiyim; her gün her yerde dürtüyor, uyarıyor, azarlıyorum, ardınızı bırakmıyorum.” ALINTI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...