Ben, şiirin başka bir dile çevrilemeyeceğine
inanırım.
İyi şair, her sözcüğü, her imgeyi kendi
gönlünün, aklının imbiğinden geçirerek şiirleştirir.
Her olay, her durum, her duygu, her kavram,
her insanda farklı çağrışımlarla şiire dökülür.
Okuyanda da ayrı algılar, ayrı çağrışımlara
yol açar.
Her şair, kendi ana diliyle düşünür, hayal
kurar; kendi ana dilinden beslenir ve bu dili besler.
Doğal olarak, şiir başka bir dile geçerken,
asıl zenginliğini ait olduğu dilde bırakır.
Çevirmenlik yaparken her iki dili de çok iyi
bilmek yetmez; şiiri şair duyarlılığı ile sezmek, kavramak gerek. Bana göre bir
şiiri ancak başka bir şair çevirirse bir şeye benzer.
Çevrilen şiirdir; makale değil.
İşte iki örnek, değerlendirmeyi size
bırakıyorum:
William Shakespeare'den 66. Sone Çevirileri
1-
Can YÜCEL çevirisi
66. SONE
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kız oğlan kız erdem, dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
2-
Talât Sait Halman çevirisi
Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam:
Bakın, gönlü ganiler sokakta dileniyor.
İşte kırtıpillerde bir süs, bir giyim kuşam,
İşte en temiz inanç kalleşçe çiğneniyor,
İşte utanmazlıkla post kapmış yaldızlı şan,
İşte zorla satmışlar kız oğlan kız namusu,
İşte gadre uğradı dört başı mamur olan,
İşte kuvvet kör-topal, devrilmiş boyu bosu,
İşte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış.
İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle,
İşte en saf gerçeğin adı saflığa çıkmış,
İşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle;
Bıktım artık dünyadan, ben kalıcı değilim,
Gel gör ki ölüp gitsem yalnız kalır sevgilim.
Can Yücel, sözcüklere sadık değil; imgelere sadık, duyguya, şairin
isyanına sadık. Şiiri adeta yeni baştan yazmış.
Talât
Sait Halman Shakespeare’ye bağlı kalmış. Sözcükleri sözlük anlamlarıyla
karşılamış. O sözcüklerin kendi üzerindeki etkisini göz ardı etmiş. Başarılı
bir çeviri elbette; ancak kuru, kupkuru…
(Değerlendirmeyi size bırakıyorum, dedim ama
dayanamadım işte…)
Şimdi de Can Yücel’den bu çeviriyle ilgili bir
anı… Seveceğinizden eminim.
Can Yücel’in çok farklı çeviri anlayışı vardır.
Şiirleri diğer çevirmenler gibi bire bir
asla çevirmez. Türk kültürüne, Türk diline uyarlar, dilin birikimlerini seferber
eder.
William Shakespeare’in en ünlü sonelerinden
olan 66. Sone`yi bu yaklaşımla çevirince eleştirilerden kurtulamaz. Can Yücel
bu, lafını sakınır mı hiç?
Yapıştırır cevabı:
n
“O orospu çocuğu Shakespeare, Türkçe bilseydi,
bu şiiri böyle yazardı!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder