Söze-Şiire Saygı
Bedri Rahmi "Şiirin hasını ayak sesinden tanırım."
diyor.
Ben de iyi şiiri, has şiiri biraz tanıdığımı düşünüyorum
Edebiyat öğretmenliği beni edebiyatla çok haşır neşir yaptı.
Bundan çok kârlı çıktım. Edebiyat tarihi, edebiyat yolculuğumuz; şiir, öykü,
roman, oyun çocukluğumdan beri ilgimi çekti ama bunu meslek edinmek çok başka
duyarlılıklar kazandırdı bana.
Ama asla şiir yazma cüretinde bulunmadım. Haddim değil. Hiç
bir şey bilmesem de haddimi bilirim.
Bu nedenle, bazı arkadaşların kendi yazdıkları metinleri
şiir diye paylaşmış olmaları bende hafif burukluk yaratıyor. Şiir sanatına
saygısızlık, şiir yolunda alın teri dökmüş, bedel ödemiş şairlere haksızlık
gibi algılıyorum.
Paylaşımlarını beğenemiyorum, övgüler düzemiyorum. Kim
olursa olsun...
Zaten gerçek şiire yaklaşan, gerçek şiiri soluyan, bu yolda
cesaretle yürümesini dilediğim dostlarım da kendilerini öyle ulu orta
göstermiyorlar. Gerçek sanatçı duyarlılığıyla alabildiğine alçak gönüllüler.
Örneğin Ercan Özcan'ın bu yönünü tümüyle rastlantı sonucu fark ettim. Leyla
Akgül de keşke şiire daha çok zaman ayırsa.
Çoğu halk şiirinden devşirilmiş imgelerle, mazmunlarla, halk
şiiri biçimleriyle şiir yazanlara da dayanamıyorum.
Taklidi kolay gelebilir ama aslının yanından bile geçemez.
Her yazılan metin Karacaoğlan'a, Pir Sultan'a, Nesimi'ye (.......)
saygısızlık...
Şiirin yolculuğunu bilmeyen, şiir okumayan, has şiirle “hem-hal”
olmayanların cüreti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder