Akşam saatleri...
Bizlerin içeri tıkılma zamanı geliyor. Can sıkıntısı... Hoş,
dışarıda olsak bir kır kahvesinde, akşam çayı mı içeceğiz? Tiyatrolar,
sinemalar bizi mi bekliyor? Denize karşı bir kadehcik rakı yudumlamaya
hasretiz.
Üç günde iki kitap; eyvallah...
Akşama izlemeyi planladığım filmler var.
“Seni Halk Adına Ölüme Mahkûm Ediyorum”u anımsayan var mı?
Gençler nereden bilsin o kitabı. Sahaflarda bile bulunmaz.
Çok karanlık günlerden geçiyoruz. Kavgamı, bilincimi,
yüreğimi bileğilemem gerek, dedim, bilmem kaçıncı kez okudum. 12 Eylül faşizminden
kurtarmayı başardığım kitaplardan biriydi. Hazine...
(Gene nerelere gittin Feride? Sen yemekten önce azıcık
kestirmek için yattığında seni uyutmayan apartman haylazlarını yazacaktın ya,
kızmıştın ya! Çocukların oyun alanı mı kaldı Feride, elbette arka bahçede
oynayacaklar.)
Dışarıdan çocuk gürültüleri geliyor. Evet, bayağı bildiğiniz
gürültü.
(Çocuk sesleri bunlar Feride… Çok neşeliler bak. Unutma, çocuk
sesleri ve kuş sesleri kesildiğinde kıyamet kopacak.
Top oynuyor veletler... Kalabalık olmalılar, seslere
baksana... Aralarında bir kız var. Sürüye o hükmediyor sanki. "Atsana, vursana,
topu bana ver, hadi, çekil..." Öf nasıl bağırıyor öyle!
(Ama çok neşeliler... Kabul et, kızamıyorsun. Hoşuna bile
gitti.)
Uykum çoktan kaçtı. Adamın birisi Kılıçdaroğlu’na Fetö’nün
siyasi ayağı sensin, diye bağırıyordu bugün. Aklıma o geldi. Elimle kulaklarımı
kapattım. Duymak istemediğim çocukların sesi miydi, belleğime saldıran o ses
mi?
Oğlanlar sadece gülüyor ama kız mızmızlanmaya başladı.
Düpedüz kapris yapıyor. Bir ara “Ben sana yardım ettim, sen de yardım edeceksin.”
dedi oğlanlardan birine. Bak bak, daha bu yaşta bencillik, karşılıksız yardım
etmiyor bücür.
(Aman be Feride… Seslerine bakılırsa 11 -12 yaş civarında
olmalılar. Kızma sabilere, çocuk, çocuk bunlar. Hem bencillik onların suçu
değil ki, öğreniyorlar işte. Bak, kahkahaları kuş cıvıltısı gibi.)
Hava azıcık da olsa serinlemiş gibi… Güneş iyice çekildi
ötelere… Şöyle bir doğruldum, kemiklerim çıtırdadı. Dizim tutulmuş. Kemikler
isyan etmese yaşım gelmeyecek aklıma. Pencereleri kapatayım bari. Perdeyi
araladım, ne göreyim; onca gürültüyü sadece üç çocuk çıkarmıyor mu?
Hay Allah, yerlerde yuvarlanıyorlar, dertleri top değil,
sadece oynamak istiyorlar, birbirleriyle öyle mutlular ki…
Oğlanlar kardeş. Kız misafir, daha önce görmedim.
Durdum tek ayak üstünde, dizim kötü ama yaslandım pencereye,
seyrettim, seyrettim.
Ne sıkıntı kaldı, ne keder ne de öfke…
(Oh olsun sana Feride. Dört duvar arasında sadece tavana
bakıp yattığın yerde kendine eziyet ettiğin için. Dünyaya bak, çocuklara bak.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder