Blogdaki yazılarım öncelikle benim içimi dökme, düşüncelerimi dışa aktarma yolumdur. İlle okunsun diye bir beklentisi yoktur. Okunursa da mutlu olurum.
25 Haziran 2022 Cumartesi
Yüreğim Konuştu Benimle
3 Haziran 2022 Cuma
İnsan İnsan Derler idi
İnsan
İnsan Derler idi
1 Haziran 2022
Hastane
eve yakın. Şöyle ortalama bir yürüyüşle dört dakikada ordasın. Ama dizler ve
ayaklar benimki gibiyse ve de yol neredeyse dimdik bir yokuşsa zor.
Durak
evin önünde. Yola çıkarken otobüs geçti, durmaz ama gene de el kaldırdım.
Durdu,
arka kapısını açtı, beni bekledi.
Hani
hep derim ya; en umutsuz, aklımla-ruhumla en kavgalı olduğum zamanlarda, bir
küçük ışık, bir parıltı bir yerlerden, bir insan suretinde çıkıp geliyor,
gönlüme yerleşiveriyor.
Bu
kez o ışık otobüsün şoförü oldu.
***
Doktorun
adı Şifa Postallı…Günler öncesinden randevu aldım. Salgın başından beri ilk kez
hastaneye gönüllü gideceğim.
Nöroloji
polikliniklerinin sadece birinin üstünde doktorun adı var. Herkes benim gibi
doktorunu arıyor.
Bir
güvenlik görevlisine “Şifa Bey’in odası hangisi?” dedim, gösterdi.
İlk
sıradayım, oturdum bekliyorum. Adımı duyunca kapıyı tıklattım, girdim. Sekreter
‘insan’ bakışlı, tatlı, efendi bir çocuk. Doktorun odasına buyur etti. Masada
bir genç kadın oturuyor. Hoş geldiniz dedi, şikayetimi sordu. Şaşkınım. Doktorun
o olduğundan emin değilim. Kafamda nasıl bir “erkek doktor”, “erkek adı-kadın
adı” kurgulamasıyla geldiysem… Bereket telefon çaldı, genç kadın “Ben doktor
Şifa” diye yanıt verdi de beni yerin dibine sokacak bir sıkıntıdan kurtardı.
Önyargı
ya da koşullanmışlık; adın her neyse, sen kahrol emi… Kahrol, yok ol, kafanı
kır, gözünü patlat da geber, bir daha insanların beynine, yüreğine gireme.
Ne
alçak bir şeysin sen önyargı.
Seni
besleyen, seni ruhumuzun en karanlık köşesine yerleştirenler de kahrolsun.
(Kemal
Kılıçdaroğlu’nun kişiliği, karakteri, donanımı, devlet adamlığı hakkında tek
söz söyleyemeyenler, onun Alevi oluşu yüzünden cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini
söyleyip ön yargıları, koşullanmışlıkları kışkırtıyorlar ya…)
***
Doktoru
bekliyorum. Bir telefon çaldı. Adam açtı telefonu, oldukça alçak bir sesle
“Alo, buyurun efendim.” dedi. “Benim efendim, kiminle görüşüyorum efendim.”
diye devam etti.
Ooo,
tam bir beyefendi…
Kayıtlı
bir telefon değil, belli. Karşıdaki kim olduğunu söylemiş olmalı.
Bir
anda o nazik ve yumuşak ses en yüksek perdeden “Oo, sen misin la? Nirelerdesiñ,
ne vaat geldin? İmtana girdiñ mi? İyi miydi la? Ben de hastanedeyim ya la.
Nörolojiniñ orda, he gel gel.” diye gümbürdemez mi?
Kalabalıkta
yüksek sesle telefonda konuşanlarla, hastane koridorunu oturma odası sananlarla
dolu bir dünya…
Konuştuğu delikanlı geldi. Sonrası mı? Boş verin…
(n
harfinin üstüne koyduğum işaret yani “ñ” dilbilimcilerin alfabemizde olmayan ama
pek çok yerel ağızda var olan bir sesi karşılamak için kullandığımız bir
işarettir. Niğde’de ve başka bazı kentlerin ağzında “n-g” seslerinin ortasında,
genizden gelen bir ünsüz vardır. Latin Kökenli Yeni Türk Alfabesi İstanbul
ağzına göre biçimlendiği için bu yöresel ağızlardaki bazı seslere karşılık harf
yoktur. Bu nedenle, dilbilimciler Türkçe’nin varlığı olan bu sesler için o
işareti kullanmışlar. “h – k” arasındaki gırtlak ünsüzü için de durum
böyledir.)
***
Hastanenin
tam karşısında beş-on eczane var. Karşıya geçerken şöyle bir göz attım, adı
hoşuma giden eczaneden alacağım ilacımı.
Aralarından
biri hemen gözüme takıldı. Anadolu Eczanesi…
“Eczane
Anadolu” değil, mis gibi Türkçemizin kurallarına uygun Anadolu Eczanesi…
Sevindim,
gözüm gönlüm açıldı valla. Çünkü eczanelerin, yasaların emriymiş gibi, Türkçe’
ye göre değil, İngilizce cümle yapısına uygun şekilde “Eczane Pınar, Eczane
Şifa” gibi adları kullanmalarına kızıyordum.
Oraya yöneldim, içeri girer girmez eczacıya bu duygularımı anlattım. Gözleri parladı, bir sevindi ki… Gencecik, güzeller güzeli bir genç kadın… Yolum düştükçe başka eczaneye gitmem artık…
***
3 Haziran 2022
Geldik bugüne…
Yaşar’a “Yürüyüş yapalım, parkta, Yeşilçam Kafe’de bir
çay içer, döneriz.” dedim, kırmadı beni.
Vardık ki Yeşilçam Kafe’nin duvarda bir adı kalmış.
Her taraf harabeye dönmüş.
O güzelim parkın üst girişinde, duvarları, bahçedeki
panoları Yeşilçam yıldızlarıyla dolu güzel bir mekandı. En son geçen sonbaharın
sonlarında gitmiştik. Bir yıl bile olmadı. Ekonomik krizden nasibini almış. Hüzünlendik.
Parkta bir süre dinlendik ve döndük.
Sizler de öyle misiniz bilmem ama ben bu hızlı
değişime ayak uyduramaz oldum. Aslında değişim değil de çöküş demeliydim.
Bir kent bu denli hızla kimliksizleşebilir mi?
Bir kenti yaşayan, nefes alan, güvenli kılan, bir yurt
haline getiren tek şey karakteridir. İki yıl önce gördüğünüz bir parkı yerinde
bulamıyorsunuz. Yıldırım hızıyla dükkanlar açılıyor, aynı hızla kapanıyor.
Okullar durmadan yer değiştiriyor, ad değiştiriyor. Kentin belleği siliniyor,
kentin insanlarının kökleri yok oluyor.
Hiçbir devlet kurumu beş yıl önce olduğu yerde değil.
Hazin olan bunu gelişme adına yapmaları.
Belediyenin önündeki park alanının öyküsü ne kadar
acıdır.
İnsanlarımız da suçlu, hem de çok. En yüksek, en lüks
kulede oturuyor olmayı uygarlık sandılar.
Bugün arkadaşım Aynur yakınıyordu; Bor’da, yıllar
sonra ziyaret ettiği mahallesini tanıyamamış.
Gelişme değil bu; düpedüz çürüme, çöküş…
Ekonomik kriz çöküşü körükledi...
Son yirmi yılda bu kente çok büyük kötülük yapıldı.
Önceden de bu kadim, güzeller güzeli şehre saygısızlık yapılmıştı ama bu yirmi
yıl tüy dikti.
Sözünü ettiğim parkın, Kızılelma Parkı’nın da başına
gelecek olanlardan korkuyorum. Öyle güzel bir yer ki…
Kayaların içinden fışkırmış cennet parçası gibi.
Ne diyelim, biz göreceğimizi gördük ama çocuklara
görecek bir şey bırakmadık.
DÜNDEN BUGÜNDEN
Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...
-
Sevgili yeğenim Bilgesu'nun yazmaya hevesini biliyordum. Arada yazdıklarını okur ve çok beğenirdim. Şiir yazdığını bilmiyordum. Gönd...
-
7’den 77’ye hemen herkesin yaptığı yaygın bir yanlışlıktan söz edeceğim. Eskiler buna galat-ı meşhur derlerdi. Çok yaygın olduğu ...
-
Sevgili Hocam Mazhar Kükey'i 35 yıl sonra yeniden görmek çok güzeldi. Uzun, çok uzun bir ömür diliyorum değerli hocama. Emekli oldukta...
-
Bir akrabam yıllarca önce anlatmıştı. Bahçeli'de kurban keserler. Kendisinin tüm itirazlarına karşın bir dirhem bile dağıtılmayan et e...
-
"Yıl 1962 Ankara’da yayımlanan, hükümet ve düzen işbirlikçisi bir gazete, kendi topraklarında yaşama özgürlüğü elinden alınmış mesn...
-
Nicedir aklımda. "Tanrı" dendiğinde küfür ediliyor sanan, boyuna kadar günaha batacağını düşünen Müslümanlar için "Allah...
-
DİLİM GİYDİRİR BANA KİLİM 1- 24.02.2015 tarihinde Kanal Türk’te akşam haberlerinde, haberleri sunan kişi "aile kabristanlığ...
-
Bugün bir arkadaşım anlattı. Çok öfkeli ve şaşkındı. Kızı 4. sınıfa gidiyor. Öğretmenin verdiği Türkçe dersinden bir ödevle ilgili ann...
-
“BENİM HALİM MEMLEKETİN HALİ.” Bor Devlet hastanesinde, son zamanlarda iki doktora gittim. İlki göz doktoru… Niğde Devlet Hastanesi...
-
Yıllardır zambak olarak bildiğim bu çiçeğin adının "süsen" olduğunu öğrendim. Okuduğum romanlarda, öykülerde, şiirlerd...