6 Nisan 2023 Perşembe

YAZASIM VAR

 Yazasım Var

Ispanak yemeklerine çok bol soğan doğrarım. Soğan ıspanağa yakışır.
Soğan bütün yemeklere yakışır. Hele nohut ve kuru fasulye, hele patates…
Menemene soğan konur mu konmaz mı tartışmasında Yaşar soğancıdır.
Yıllar önce Altunhisar Lisesi’nde çalışırken kısa bir süre birlikte görev yaptığımız bir arkadaşımız vardı. Öğretmenler odasında buna benzer bir konu konuşulurken “Soğansız nohut pişmez. Soğan yemeğin pezevengidir.” deyince kahkahayı basmıştık. Bunca zaman geçti; meslektaşımın adını anımsamıyorum ama sözünü unutmadım.
Bugün ıspanak pişirmeye niyetlendim.
Dolabı açtım, uzun uzun soğanlara baktım, bir iç geçirdim. Elime dört büyük soğan aldım önce, sonra hemen birini bıraktım. Elimdeki üç soğanı gözlerimle bir tarttım, istemeye istemeye birini daha bıraktım.
Yaşar giyinmiş, ekmek almaya gidecek. Beni bekliyor, hani başka istediğim bir şey var mı gibisinden.
Soğanları göstererek, çabuk ceketini ilikle, hazır ola geç, dedim. Güldü ama rap, hazır olda. Soğanlarımın önünde bir temenna çekti, ikimiz de buruk, güldük.
Dün markete uğramıştım. Sebze reyonunu gezerken küçük çocuğunun elinden tutmuş bir kadın, sebzeleri tartan görevli genç kadına “Soğan ne kadar?” dedi. “20 lira” diye yanıtladı görevli. Az ilerde sebzelere yeni etiketler yerleştiren genç adam duymuş olmalı, seslendi. “Hayır, 25 lira…”
Genç kız çıkıştı, “Niye önce bana söylemiyorsun. Ben zor durumda kalıyorum burada. Sebzeleri ben tartıp ben etiketliyorum. ” Genç, ağzının içinde homurdandı, ne dediğini anlamadım.
Fiyatı duyar duymaz oğlunu çekiştirerek hızla uzaklaşan kadının arkasından bakakaldım.
Hala orada, o sebze reyonundayım ben.
Rahmetli anneannem “Allah kimseyi gördüğünden geri komasın.” derdi. Zamanında göçüp gitti de bu günleri görmedi anacığım.
Kurallarımız vardı mutfaklarda; nohut ve beyaz fasulye etsiz pişmez. Soğan yahnisi, bamya etsiz yenmez. Kemikli iki üç kilo et alasulu pişirilir, sofrada bir dökümde bitirilirdi. Mutfaklarımıza havuçlu patatesli haşlama et sonraları girdi. Gördüğümüz buydu.
Gördüğümüzden geri kodular bizi.
Bir anne bir kilo soğan alamadı. Bir başka anne (üstelik aynı gün) oğlunun eline verdiği dondurmanın fiyatını kasada öğrendi, kasaya geri bırakmaya kalkıştı ama güzeller güzeli kara gözlü oğlan dondurmanın kağıdını çoktan açmıştı bile. Annenin yüzündeki ifadeyi asla unutmayacağım.
Hala kasada o kadının gözlerine bakıyorum ben.
Gördüğümüzden geri kodular bizi.
***
Geçenlerde Hasan Hüseyin Korkmazgil’i andık.
Facebook’ta bir sürü paylaşım yapıldı.
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in mezarının fotoğrafı şiirlerinden daha çok beğeni ve yorum aldı.
Şairin Ruhi Su Söylüyor Gecede adlı şiiri en güzel şiirlerindendir. Her okuduğumda içimi un ufak eder; Ruhi Su ve Hasan Hüseyin aynı anda yüreğimin konuğudurlar.
Bu güzel şiir şairin mezarı kadar ilgi görmedi.
Ölüleri dirilerden çok seviyoruz.
Ölülere gösterdiğimiz saygıyı dirilerden esirgiyoruz.
İşte halimiz ortada…
***
Yıllar önce emeklilikten öğretmenliğe döndüğüm ilk yıllarda okuldan iki dal atlas çiçeği almıştım.
ŞNPL’de Rahmetli Sevgili Emin Şenol’un müdür olduğu yıllar.
Değerli dostumuz Hasan Üner baş müdür yardımcısı. Okulun merdiven sahanlığını, güneş alan her yeri çiçekle doldurmuş. Emin Bey çok önceden arkadaşım benim. Merdiven boşluğuna metrelerce sarkan kan kırmızısı çiçekleriyle insanın başını döndüren atlas çiçeğinden ve koca fıçının içinde salına salına ağaç olmuş mis kokulu Arap yasemininden birer dal alıp alamayacağımı sordum Emin Bey’e…
“Onlar Hasan Bey’in otları ama istediğini al.” dedi.
Yasemin tuttu, evdeki yerini sevdi, koca ağaç oldu. Adını Hasan Bey’in otu koyduk. Akşamları eşsiz kokusuyla başımızı döndürdü ama atlas bir türlü onmadı. Neler yaptık neler, gözünün damarına baktık. Olmadı, öyle iki dal kalakaldı; büyümedi de kurumadı da…
Sabırla bakmaya devam ettim.
Kaç ev, kaç saksı değişti…
Derken üç yıl önce küçük dallar vermeye başladı. O dallar büyüdü, dibinden yenileri patladı, neredeyse saksıyı dolduracak. Fark ettim ki bitkiler yaz-kış döngüsünü yaşamak zorunda. Yaz kış oda ısısında olmak yaramıyor cancağızlara…
Dört yıldır kapalı balkondalar. Kışın soğuk, yazın sıcak. Çok soğuk havalarda mutfak kapısını açık bırakıyoruz, donmuyorlar.
Sonunda oldu işte… O ilk dal ucundan tam üç tane tomurcuk verdi. Üç küçük mücevher. Günde en az beş kez çıkıp kontrol ediyorum. Nazarım değecek.
Yasemin’i çok büyüyünce bir arkadaşıma verdik.
Ben hem sabırlı bir insanım hem de çok aceleci … Her işte acele ederim de olumsuzluklarla karşılaştığımda da bir sabır bir sabır bende.
Diktiğim çiçek hemen açsın isterim ama açmazsa da asla vaz geçmem.
***
Bu bahar farklı olacak.
Bu bahar umutsuzluk yasak. Bu bahar tembellik yasak. Bu bahar küskünlük yasak. Bu bahar vaz geçmek yasak. Bu bahar düşmek yasak.
Bu bahar bütün atlaslar açacak…
Bu bahar gönüllerde ırmaklar coşacak.
Bu bahar “zulmet” sonsuza dek yırtılıp aydınlanacak.

5.4.2023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...