Geçen perşembe pazardan kabağı biraz fazla almıştım. Her türlü yemeğine bayılırız.
Yemeğinden tatlısına ne çok çeşidi vardır kabak yemeklerinin.
Geleneksel kuşbaşılı kabak, bulgur ve etle pişirilmiş, sarımsaklı yoğurtla yenen kabak, mücver, kabak karnı yarığı, yaşı kurusu kabak dolması, sandal kabak yemeği, kabak salatası, garnitürlü makarnalı kabak salatası.... Bunlar benim bildiklerim.
Bizim buralarda bal kabağından yaptığımız enfes tatlıya ek hatay yöresinde yapılan çıtır çıtır kabak tatlısı...
Önce şöyle bol cevizli, süzme yoğurtlu kabak salatası yaptım. Ağzınıza layık, pek güzel olmuş. Bir kaç gün sonra da kuşbaşılı bol domatesli acılı geleneksel yemek...
Düşündüm de bunca lezzet çeşidine rağmen kabağa nankörlük edip "Kabak tadı vermek" diye bir deyim yaratmışız.
Bıkmak anlamında, çok tekrarlandığı için isteksizlik yaratan şeyler için kullanılır.
"Her toplantıda aynı terane. Kabak tadı verdi artık."
"CHP'deki kifayetsiz muhterisler pıtrak gibi... Artık kabak tadı verdiler."
"Kılıçdaroğlu'nu savunup duruyoruz ama çok yanlış iş yaptı, inan kabak tadı verdi artık."
"Facebook'ta günaydından başka şey paylaşmayanlar kabak tadı verdiler."
"Televizyonda hep aynı yüzler... Artık kabak tadı veriyor."
"Şu televizyon dizileri de iyiden iyiye kabak tadı verdi."
Yemeğim güzel olmuş. Yaşar beğendi.
Sordum,"Sence kabak kadar zengin bir sebzeyi neden -kabak tadı vermek- diye bir deyimin içine soktuk dersin?"
"Bilmem ki, vardır bir nedeni. Biz şu tazecik, lezzetli Bor kabağından özür dileyelim mi?" dedi. Güldük. (Buralarda Bor kabağı çok meşhurdur. Bilmeyenler için notumuz olsun.)
Kabak tadı vermeyen insanlarla karşılaşmamanız dileğiyle...