Süt ağacı 1.80 cm'ye dek uzayabilirmiş. Laf... Bizimki tavana değdi değecek. Nereden baksan üç metre var.
(Sevgili Nesibe Kılınç kardeşim verdiğinde boyu dört parmak kadardı. Bana bu mucizeyi santim santim izleme fırsatı verdiği için gözlerinden öpüyorum.)
Ucundan yarım metre kesin, dediler. Hayır kesmeyeceğiz.
Baksanıza, ucundan yeniden dallanıyor.
Tavanı delme şansı yok ama doğanın kendi yarattığı direnme, yaşama yöntemleri var. Bekleyip göreceğiz.
İki yıldır açmayan üç saksı sardunyamız vardı. Açık balkona çıkardım. Gözden ırak olunca sulamayı unutuyorum. Takır takır kuruyor toprak. Ama açmaya başladılar. Şakır şakır, pembe, kırmızı, beyaz güneşin altında kahkahalar atıyor gibiler.
Demem o ki, insanoğlu doğaya ne denli kötülük yapsa da doğa bir yolunu buluyor. O kadar uğraşıyoruz doğayı yok etmek için ancak yok olan biz olacağız.
***
Gecenin filmi Gri Baykuş adını taşıyordu. Kanada'da bir kızılderili aktivistin doğayı korumak için verdiği uğraş, yazarlık serüveni falan anlatılıyor. Keyifle izledik lakin duyargalarımız hep açık olduğu için filmde bir sürü şeye de takıldık doğrusu.
Aslında bu huyumuz rahatsızlık verici... Şöyle hiçbir şey düşünmeden yan gelip bir filmin bile tadını çıkaramıyoruz. İyiyse iyi, kötüyse kötü, sen keyfine baksana, değil mi?
Kendi ülkesinde ormanlardan kürdan niyetine minicik bir çöp alana ağır cezalar veren zihniyetin, benim ülkemde, Kazdağları'ndaki acımasız vahşeti, efsanelerin yurduna, Bin Pınarlı İda Dağı'nın bağrına siyanürü bırakıp çekip gitmelerindeki insanlık dışı iki yüzlülük geldi aklımıza, sinirlendik.
Başrol oyuncusunun karlarla kaplı uçsuz bucaksız vahşi doğada yaşamaya çabalarken her gün nasıl olup da sinekkaydı traş olabildiğine de güldük.
***
Memur emeklilerine beş bin lira...
Neden?
Nedeni var mı? İşçi, çiftçi ve esnaf emeklilerinden oy istemeye gerek yok. Onlar çantada keklik. Oysa son seçimde memur emeklisi büyük oranda iktidara oy vermedi. Eh, onları tavlamak gerek.
Fakaat... Beş bin lirayla olmaz bu iş. Elini biraz daha yükseltse iyi olur.
***
Bizim mahallenin doğası da ilginç doğrusu. İki güzel söz, dürüst ve temiz bir yüz, şaibesiz bir geçmiş bulduk mu hemen tav oluyoruz.
Seçimden bu yana Kılıçdaroğlu'nun pazarlıkları ortaya saçılınca çok midem bulandı.
Artık zerrece değeri yok gözümde. Özgür Özel'e de hiç güvenmiyorum. Hem solcuların ağzına kaşık kaşık bal vereceksin hem İmamoğlu ile iş birliğine gideceksin. Emanetçi misin nesin sen? İmamoğlu hala Akşener'in işbirliğine güveniyor, umudunu kesmemiş. Kendisinin seçilmesine yardım edeceğini bilse şeytanla bile sözleşme yapar; bırak Akşener'i...
Bilenler bilir, ben CHP'yi AKP iktidarını devirsinler diye destekledim. Eh bu da şimdilik olanaksız olduğuna göre...
Ben sosyalistim.
CHP artık benim için yok hükmündedir.
Üçüncü aday Örsan
Öymen'in tavşan olduğu söyleniyor. Çok çirkin ve iğrenç bir yöntem. Kimin için koşacaksa artık. Eski kirli siyaset oyunları tam gaz.
Öymen'in tavşan olduğu söyleniyor. Çok çirkin ve iğrenç bir yöntem. Kimin için koşacaksa artık. Eski kirli siyaset oyunları tam gaz.
***
Bu toprağın insanı benim balkonda unuttuğum sardunyalar gibi, savacak deliğinden fışkıran çiçeğim gibi, boyu üç metreyi bulan süt ağacım gibidir. Bu toprağın insanı bastığı toprak gibidir.
Ne yapacağı belli olmaz. Ben, bir tek bu toprağın insanından umudumu kesmedim.
Şairin dediği gibi yani... "İnsan umutların kapısı..." (A. Kadir)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder