25.02.2024
Gece yarısı
Sevgiliye,
Sen gidince…
Çok şey
eksik kaldı sen gidince. Eksikler içimi acıtıyor. Yazmak istiyorum, yazacağım…
Elim kalkmıyor, dilim tutuk…Kafamı toplayamadım ki… Beynim boşalmış gibi.
Bağışla beni.
***
Bu gece
Nesibe ve kızı Ayşe Betül geldiler bana, beni hiç yalnız bırakmıyorlar.
Ercan-Gülden,
kat komşularımız, dostlarımız… Serkan telefon ediyor sık sık, onlar döndüler
Gemerek’e. Kardeşlerim de gittiler. Bugün yalnızdım. Korkarım sensizlik
yalnızlık demek sevdiceğim.
Ayşe Betül
çok güzel, bir o kadar da hüzün verici armağanlar hazırlamış bana.
Birkaç yıl
önce, henüz sen rahat yürüyebiliyorken gezintilere çıkardık da bir kafede
soluklanır, alışveriş yapacaksak yapar ve evimize dönerdik ya… Karşılıklı
fotoğraflarımız çeker ve birbirimizin telefonlarına gönderirdik… Ne güzel ne
mutlu günlerdi.
Ayşe Betül,
Facebook’tan ta kaç zaman öncesine gidip o fotoğrafları ve yazılarımı bulmuş.
Düzenlemiş, çerçeveletip getirmiş. Yaşar, görsen bayılırsın. Öyle güzel, öyle
hoş… Güzel kızımız, onca acımın içinden yüreğimi serinleten serin bir rüzgâr
gibi geçti. Öyle zarif, öyle sevgi ve merhamet dolu…
Nesibe’yi
ağırlayacaktık, sen gittin. Getirdiği iki kişilik kahve takımını görmedin. Seni
düşünerek almış.
Sen zaten
onun kahve yapıp getirmesini severdin. Annesi önden, kızı arkasından tepside
dört kahve, çikolata… Ben fincanların şıklığını, sunumunu, sen de kahvesini
severdin. Kahveyi severdin de ben sana sık sık kahve yapmazdım. Kendim
sevmediğim için aklıma gelmezdi. Seni yorgun görünce ya da canının sıkkın
olduğunu fark edince “Kahve yapıyorum sana.” Derdim, gözlerinin içi gülerdi.
Seni mutlu
etmek, sevindirmek ne kolaydı.
***
Eskiden bu
tür yazıları bir çırpıda yazardım. Bitirmeden bırakmazdım ya sevdiceğim; “Gene
kaptırmışsın kendini, neler yazıyorsun?” derdin, “Bizi, bugünü...” derdim.
“Neyimiz var ki yazılacak?” der, takılırdın. Ben bulurdum işte.
Bu yazı öyle
olmadı, günde üç beş cümle… İçim daralıyor.
(Bulaşık
makinesi doldurma ve boşaltmayı iş edindin; şimdi tam da senin kızdığın şekilde
dört tabakla dolduruyorum makineyi. Kızma emi?)
Tuğba ve
Ertuğrul geldiler Ereğli’den. Duymamışlar, sonradan öğrenmişler.
Dostların,
dostlarımız çok üzgün Yaşar’ım.
***
Öylesine bir
gün…
(Beni
bağışla artık uzun süreli yazamıyorum. Sık sık ara veriyorum.)
“Nasılsın,
bugün nasılsın?” diyorlar.
Bu sorular
nasıl da canımı sıkıyor, bilemezsin Yaşar. Sanki acının ölçülebilir,
ayarlanabilir nicel bir yanı varmış da her gün bir miktarı azalacakmış, azalmak
zorundaymış gibi.
Her an
aklımdayken, her şey seni anımsatırken azalır mı bu acı?
Hep
aklımdasın ama tuzlukta tuz azalmış bugün, yüreğim yandı kavruldu. Oturdum
ağladım. Daha yedek tuzumuzu nereye koyduğunu bilmiyorum. Evde her şey senin
düzeninle… Dokunamadım.
Yarın daha
iyi olmak nasıl mümkün olabilir?
Artık bu
koca evde bir başıma olduğumu unutuyorum sık sık. “Çay demleyelim mi?”, “Makine
çalışacak, önce beyazları mı yıkasam?”, “Hoşaf vereyim mi sana?” “Bu gece bir
aksiyon filmi daha izleyelim mi? Kötülerin iyilerden bir güzel dayak yediği
türden bir film bulayım mı?”… Sormak istiyorum ama acı içinde yeniden fark
ediyorum ki yoksun.
Her gün
yine, yine yaşanacak mı bu acı?
***
10.03.2024
Akşam yaklaşırken
Dış kapımız
sarkmıştı, zor açılır kapanır olmuştu, anımsıyor musun? “Kendimi iyi
hissettiğimde bakarım.” diyordun ya hani… Sonrasında kendini hiç iyi
hissetmedin, ben belirtileri okuyamadım kuzum.
Dün gece
kapattım sandım, açık kalmış. Sabah Büşra görmüş, zili çalmış, duymamışım.
Telefonla haber verdi. Kendisi çekip iyice kapatmış.
Korkudan
değil ama sensizlikten ağladım kuzum. Çok ağladım.
Eşi Yıldıray
akşam gelip kapıya bakacak. Hazır gelmişken camlı balkonun kilidini de
gösteririm. Sen gidince her şey elimde kalmaya başladı be Yaşar.
(Yıldıray
kapıyı düzeltti elinden geldiğince. Sanırım depremde kapı esnemiş, öyle
anlaşılıyor. İsimlik de düşmüş, görmemişim. Onu da taktı. Sağ olsunlar… Gözleri
benim üzerimde.)
***
Seni toprağa
verdiğimiz gün tanımadığım bir komşu gelmiş taziyeye. Annemler söyledi. Ertesi
gün gene geldi.
Sonra bir
başka komşusunu da almış, birlikte geldiler. Yalnızdım. Herkes yerine yurduna
dönmüştü. Sevindim doğrusu.
Ancak
şiddetli bir gribe yakalanmıştım, başımı kaldıracak halim yoktu. Maskemi
taktım, onlardan da bunu rica ettim.
Ve hayatım,
senin çok kızdığın, nefret ettiğin bir durum yaşanmaya başladı.
Kadın söze,
birlikte geldiği arkadaşına benim hakkımda duyduklarını anlatmakla başladı. Kaç
gelinim varmış, kaç kardeşim varmış, cenazeye kimler gelmiş. Dehşet içindeyim. Söylediklerinin gerçekle
alakası yok. Anlaşılan önceki gelişlerinde evdekilerden topladıklarını yarı
anlar yarı anlamaz harmanlamış, kendi gerçeğini yazmış, kadına onu anlatıyor.
İnanılmaz. Deve üstünde kuduz daladı gibi bir durum ortaya çıktı. Başım
çatlıyor, öksürük, hapşuruk birbirine karışıyor, ateşlendim, yanıyorum.
“Yanılıyorsunuz,
bunlar doğru değil, nereden duydunuz?” diyorum.
“Daha önce
geldiğimde anlattılar.” diyor. “Bu olanaksız, siz geldiğinizde kendi ailem ve
birkaç dostum vardı. Onlar böyle yanlış ve yalan şeyler söylemiş olamazlar.
Ailem cenazede bunları konuşmaz. Belli ki yanlış anlamışsınız.” diyorum. Bu kez tuhaf sorular başlıyor. Tümüyle
özelimize ait sorular. Kadını ilk kez görüyorum. Bana böyle sorular sorma
cesaretini nereden buluyor? Bunları öğrenince ne yapacak?
Diğer
konuğum mahcup, bakıyor. Sanırım benim bunaldığımı sezdi.
“Hastayım,
siz de taziyeye geldiniz sanırım. Sorularınız kafamı yordu. Hem bunları öğrenip
ne yapacaksınız, ne işinize yarayacak?” dedim, sustum. Kadın soruyor, yanıt
vermiyorum, diğer kadının hastalığıyla ilgileniyorum. Engelli. Yanlış ameliyat
sonunda tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuş. O kadına acıdım, üzüldüm.
Hiç
olmayacak şey yaşandı Yaşar. Hani sen “Böylelerini dikenli sopayla
kovalayacaksın.” derdin ya, işte öyle.
Merak etme,
bir daha görüşecek değilim o komşuyla…
Sen gidince
gözüme her şey olduğundan daha sıra dışı görünüyor. Dayanağım kalmadı.
Ağlamadan tek satır yazamıyorum.
Yapayalnızım,
darmadağınım kuzum. Onca insan o denli uzakta ki… Seni çok özlüyorum.
Yorum yok,söyleyecek söz yok,düşüncelerini yapabiliyorsun ya seni teselli edebilecek tek şey bu,yazmaya devam,özlemini haykırmaya devam,sevgilerimle
YanıtlaSil