22 Şubat 2024 Perşembe

Sen Gittin... (Sevgiliye Mektup 1)

 Gittin…

Gidişin başıma yıldırım düşmesiydi. Eridim, kor oldum.

Gittin…

Canım çok yanıyor hayatım. Paramparçayım.

Uyuyamıyorum, sen “İyi geceler.” demeden olmuyor.

Gidişin birdenbire oldu. Tıpkı kendin gibi öngörülemezdi. Gene şaşırdım, darmadağın oldum.

Düşüncelerini kendi düşüncelerimle karıştırırdım. Cümleler aynı anda dökülürdü ağzımızdan. Düşünen sen miydin, ben miydim, bilemezdim. Bizim kafalarımız kadar uyumlu başka insanlar var mıdır, bilmem ama beni bu akıl uyumu adam etti.

Ve sen gittin, aklımın yarısı gitti.

Kavgalar ettik; barışmalarımız muhteşemdi.

Kızdık birbirimize, inatlaştığımız da oldu ama hep bir yolunu bulduk.

Gittiğin günden beri sol omzumun üstünde bir gölge geziyor. Sen misin o?

Zaten ses çıkarmadan yürürdün. Kaç zamandır zorlukla yürüdüğün için adımların iyi yavaşladı, sessizleşti. İş yaparken birden omuzumun başında beliriverirdin ya, sensin o…

Diyorlar ki senin nicedir çektiğin sıkıntılar kalp rahatsızlığındanmış. Neden doktora gitmedin de beni bırakıp bilinmezliğe gittin?

Neden ben o belirtileri okuyamadım?

Sen gittin ya; ben Hanya’yı Konya’yı anladım kuzum. İnsan olanı anladım. Kimmiş arkadaş, kimmiş yoldaş, anladım. İnsanın dirisine değil, ölüsüne koşanlar…

Ercan’ımız, Gülden’imiz, Serkan’ımız, Tuğba’mız, Mevlüt’ümüz…

Biliyor musun canım, Serkangil duyar duymaz ta Gemerek’ten gelmişler. Ercan ilk dakikada yanımdaydı, yanındaydı kuzum. Elleriyle hazırladı seni.

“Mevlüt yeğenim bir tanedir.” derdin ya, haklıymışsın.

Bir de çığlıklarıma koşan Büşra ve Yıldıray var. Sen onları uzaktan beğenirdin de ne güzel insanlar olduklarını yaşayarak öğrenseydin ne vardı.

Gittin… Senin şakaların gitti, benim de sevinçlerim gitti,

Ben gülmeyi unutmaktan korkuyorum sevgilim.

Ne çok sevenin varmış… Ne çok insan sana değer verirmiş…

Son zamanlarda, seni ne kadar çok sevdiğimi söylemeyi ihmal ettim hayatım, Hoş, sen de söylemiyordun ya… Davranışlarınla belli ediyordun, bana yetiyordu.

Dondurma yemezdin ama benim dondurmam bitti diye gecenin altında markete giderdin. Sevginin söze gereksinimi yoktur ki. Ben o yorgun ayakların bana dondurma almasını hem çok sevdim hem hiç istemedim, yorulmandan korktum. Geçtiğimiz yaz başında kapının ağzında çekişmemizi anımsıyorum şimdi.

“Vakit çok geç, yorgunsun, hastasın.” diyorum. “İki adımlık yer, şimdi gelirim.” diyorsun.

İşten ve sorumluklarından da hiç kaçmadın, üşenmedin… Senin bu yanını hep sevdim. Babama benzerdi huyların. Ne dersin; kızlar babalarına benzeyen erkeklere âşık olurlarmış, doğru mudur sevgilim?..

Ben seni sözsüz, yalansız, ayıpsız sevdim Yaşar’ım. Öyle de sevildim.

Bana yaşattığın insanca, onurluca, musmutlu 20 yıl için teşekkür ederim.

“İyi ki varsın, iyi ki hayatımdasın, tırnağına taş değmesin.” diyordum;

Gittin… Seninle yaşadığım her an için şükrediyorum.

Güle güle sevdiceğim. Toprağın incitmesin.

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...