16 Nisan 2024 Salı

Yaşar'a Üçüncü Mektup

 

16.04.2024

Sana yazmaya ara verdim Yaşar’ım. Gittiğinden beri gözyaşlarım dinmiyor. Yazarken çok ağlıyorum. Elimde değil. Yazmak sana ağıt yakmak gibi.

Kardeşlerim bayramı yalnız geçirmemi istemediler. Ev kalabalıktı. Yazma eyleminin, özellikle sana yazarken, benim için mahrem bir yanı var. Sorularla, anlamsız öğütlerle bölünmesini istemediğim bir mahremiyet.

Yazarken döktüğüm gözyaşı görülsün istemedim.

Bugün arka caddedeki markete gittim. Niyetim seninle attığımız adımları teker teker yaşamaktı.

Birlikte yürüyorduk, alışveriş arabası sendeydi. (Geçen yıllarda hızlı yürüyen sendin, geciken ben. Durur, beni beklerdin. İki yıldır tersine döndü işler. Ama gene de arabayı sen çekerdin. Dönüşte zorlandığın halde arabayı bana vermezdin.)

Espri yaptın, güldük. Pahalılıktan yakındın. Alışverişe çıkarken bir punduna getirip, pahalılık, kredi kartı limiti falan diyerek benim alışveriş çılgınlığımı dizginlemeye çalışırdın. Gene yaptın. Oysa ben kendimi sana ayarlardım. Elimi neye uzatsam önce yüzüne bakmayı alışkanlık edinmiştim. Sessizce yüzünden onay beklerdim.

Aklımda sen, yanımda sen, dalmışım. Bir dilenci kadın çıktı önüme, para istiyor. Birden öfkelendim. Aramıza girmiş gibi, sohbetimizi bölmüş gibi…

Sertçe kovaladım. “Bağırma bacım. İnşallah daha beter olursun.” dedi. Elimdeki bastonu işaret ediyor. Öfkem sabun köpüğü gibi söndü. Bedduası önemli değil, bağırmam yakışıksızdı. Seninle doluyken yüreğime öfke girmemeli.

Birlikte yaptıklarımızı yapacağım. Yol üstündeki marketlere girip fiyatlara, ürünlere baka baka alışveriş yapardık. Sonra adını bir türlü öğrenemediğim öğretmen hanımın kafe-lokanta karışımı küçük yerinde çay içer, dinlenirdik. Bizden hoşlanırdı, sanırım iki sevimli ihtiyarın sohbetini severdi. Bir türlü çay parası veremedik, almazdı. Biz de para vermenin yolunu bulmuştuk. Bir şeyler yer, çay içer yola revan olurduk.

Çok yorulduk mu Ercan’ı çağırırdık, koşar gelirdi Ercan, canım kardeşim.

Yapamadım, çok yoruldum, sensizlik yordu beni. İlk marketten alacağımı aldım ve döndüm.

Gece… Sabah çok yakın. Sen gidince uykularım da gitti. İki ay oldu gideli ve iki aydır böyle…

Apartmanın sesleri beynimi oyuyor. Kimi sesler senden gelir gibi. Sessizce ayaklarını sürüyorsun, duyuyorum. Kapılar açılıyor, kapanıyor, sensin.

Sabah kapı çalındı, sen ayaktasın, açarsın diye bekledim.

Sensizlik ölümden beter sevdiceğim. Yokluğun kıyametin kopması…

Gece gene yeni bir güne evrilmeye hazır.




İlk kez sensiz, sen olmadan bir film izlemeye niyetlendim. Tuhafıma gitti önce, sonra baktım yan koltukta uzanmış bana bakmaktasın, rahatladım. Filmi izledik.

Ben izlediğimiz filmleri yazdığımda şöyle bir bakar ve gülümserdin. Yazmayı ihmal ettiğimde “Ne o, yazmıyor musun?” deyişin geldi aklıma.

Senin kesinlikle seveceğin bir filmdi. Güney Afrika filmlerini ilgi çekici bulurdun zaten. Ben de beğendim.

Sensiz yapmak zorunda kaldığım her şeyden suçluluk duyuyorum.

Yaşar’ım, “Zamanla alışacaksın, kendini toparlaman gerek.” diyenlerden nefret eder oldum. Herkesin dilinde aynı laflar. Evirip çevirip aynı bayat öğütleri sıralıyorlar. Hele “Biz de yaşadık bu acıları, zamanla alışılıyor.” demiyorlar mı?

Ben güçlü bir kadınmışım. Değilim yahu… Güçlü biri değilim. Sevdiğini, tek dayanağını, tek varlığını, yüreğinin yarısını yitiren biriyim sadece.

Neden herkesin kendi acısının özel olduğunu, yaşanması gerektiğini düşünemiyorlar? Neden ben kendi acımı başkalarının tecrübeleriyle yaşamak isteyeyim?

Sen hastalandığından beri bir yerlere gidememiştik, biliyorsun. Şimdi ailem beni evde durmamam, gezmem konusunda zorluyor. Buna da içerliyorum. İyi niyet, sevgi falan kabul de ben sensiz nasıl giderim, bu evi, senin ayak izlerini, dokunduğun her bir nesneyi nasıl bırakırım?

Senin öksürüğünü, oflamalarını hala duyarken olmaz.

Dünya bildiğin gibi. Ülke de öyle… Ama artık bir şeyler değişecek gibi. CHP seçimi çok önde kazandı. Sevinirdin, mutlu olurdun yaşasaydın. Umudumu kesip de oy kullanmayacağımı söylemiştim ya hani, dayanamadım. Gittim ve oy kullandım. Sen de kullanmayacaktın sözde. Ama yaşasaydın giderdin, biliyorum. Ne derdin sen? “CHP seçmeni yeni gelin gibidir; hem ağlar hem gider oyunu kullanır.”

Aklını, zekasını, cesaretini sevdiğim, bir tanem.

Huzur içinde uyu sevdiceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...