Blogdaki yazılarım öncelikle benim içimi dökme, düşüncelerimi dışa aktarma yolumdur. İlle okunsun diye bir beklentisi yoktur. Okunursa da mutlu olurum.
16 Nisan 2015 Perşembe
10 Nisan 2015 Cuma
AÇIK MEKTUP
Sevgili Uğur Dündar,
Yıllardan beri izlediğim, saygı duyduğum bir gazetecisiniz.
Neredeyse birlikte büyüdük sizinle.
İçimi acıtan bir durumu sizinle paylaşmasam kendimi çok daha
kötü hissedecektim.
Sizin öğrenciniz olduğu için sizi izlediğim ve okuduğum
kadar dikkatle izlediğim Yılmaz Özdil'in birden bire akıl tutulmasına
uğramasının bizleri nasıl üzdüğünü
yazmalıydım size.
Zeynep Altıok ve Selin Böke hanımlar için kullandığı o
yakışıksız, iğrenç ifadeler bizi fazlasıyla rahatsız etti. Eğitim, siyasi
mücadele, siyasi geçmiş, kariyer bakımından kendisini ikiye katlayacak bu
kadınları bu kadar küçümsemek onun haddi değil.
Her şeyden önce Metin ALTIOK gibi birinin cayır cayır yanmış
olması gerçeği bile göz ardı edilmemeli, saygı duyulmalıydı.
"Zeynep Altıok ise, kalbini kırmak istemem ama, Hulki
Cevizoğlu’na değil rakip, canlı yayın konuğu bile olamaz."
Bu ne çirkinliktir, ne aşağılayıcı bir ifadedir.
Kime karşı? Hulki Cevizoğlu'na. Hani aday olabilmek için CHP
kapılarında dolandıktan sonra bağımsız aday olup boyunun ölçüsünü alan kişiye.
"Ömrünü bu ülkeye adayan Doğu Perinçek mesela, İstanbul
1’inci bölgeden aday oldu. Karşısında CHP’den rakip olarak, ismini
hatırlamıyorum, Ataşehir belediye başkanının eşi var."
Gene bir iğrençlik.
Adı hatırlanmayan o kadın ön seçimle geldi birinci sıraya yerleşti. Şimdi adını
hatırlamıyorum diyerek aşağılamaya çalıştığı kadın aday yerini AKP işbirlikçisi
birine mi bırakmalı?
"Değerli arkadaşım Ümit’in karşısına çıkardıkları Selin
Sayek Böke, taksi kullanmadan Bozyaka’dan Tilkilik’e gidebilsin, razıyım.
Bindirmişsin Musa Çam’la Tuncay Özkan’ın sırtına, babam da seçilir."
Gene bir kadın aday aşağılaması. Üstelik bu ülkenin en
tanınmış ekonomistlerinden birini. Bir hocayı, bir partinin yönetimine gelmiş
birini. CHP tabanının her konuşmasını ayakta alkışladığı birini.
Kime karşı... Ümit Zileli gibi şaibeli bir gazeteciye karşı.
Aşağılık kompleksi değilse nedir bu?
Kadın düşmanlığı değilse nedir bu?
"Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in karşısında CHP’den
rakip olarak Tekin Bingöl var. Yaşar Okuyan’ın karşısına çıkara çıkara Eren
Erdem’i çıkarabildiler. Hangileri ağır basıyor sizce?"
Eren Erdem'in ön seçimle geldiği gerçeğini hazmedemedi
anlaşılan. Kimi koyuyor karşısına? Bağıra bağıra konuşmaktan başka bir marifeti
olmayan bir bakan eskisini. Eski ülkücü ANAP'lı, kendi kardeşinin bile
"Faşist ağabeyimden utanıyorum." dediği girip çıkmadığı parti
kalmamış birini.
Biz okuyucular aptal değiliz. Kimse bizim aklımızı küçük
görmesin.
AKP karşısında büyük bir atağa kalkan bir partinin
saygıdeğer insanlarına bu kadar bel altından vuran densizi de affetmeyiz.
Amaç üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?
Kısa keseyim de başınızı ağrıtmayayım.
Yılmaz Özdil adaylık teklifi mi almadı, başka beklentileri
mi vardı? Kimin koltuk altına girmeye çalışıyor? Bilmiyorum. Ancak artık
kendisini havuz medyasındaki sürüngenlerden farksız gördüğümü söylemek isterim.
İnanın sadece ben değil, herkes böyle düşünüyor.
Yazılarını paylaşanların yarıdan fazlası AKP yandaşı.
Bu mektubu bugünkü yazıyı okuduktan sonra genişçe bir aile
değerlendirmesinden sonra yazmayı akıl ettim.
Saygılarımla...
Feride YAŞAR ÖZDEMİR
EMEKLİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ
9 Nisan 2015 Perşembe
NEREDE DURACAĞINI BİLME SORUNSALI
Bir arkadaşımız, Facebook paylaşımında, HDP'nin PKK'nın uzantısı olduğunu söyleyen yorumcuya "Valla biz o bağlantılarını bilmiyoruz. Siz ne iş yapıyorsanız artık ? demek ki bizleri kandırıyorlar..” yanıtını verdi. (Olduğu gibi kopyaladım)
Bu cümle hem insanları aptal yerine koymak, hem de çok
çirkin bir iftira yüklemek amacıyla söylenmiş, belli.
Bir kere aklı olan, gören bir göze sahip olan herkes bu
bağlantıyı bilir. Bu, bir.
Bunu böyle dalga geçer ve alay eder bir tarzda
söylediğinizde iş iyice çirkinleşir. Bu, iki.
İnsanlarla alay etmeye, onları salak yerine koymaya yetecek
bir zekânız olmadığı biliniyor. Bu, üç.
Sizinle uygarca laf yarıştıracağını sanan o yorumcuya
söylediğiniz “Siz ne iş yapıyorsanız artık ?” cümlesini ise aynen iade ediyoruz
size. Bu, dört.
Herkesi ajanlıkla, polislikle suçlamadan önce, dönüp
kendinize bakın. Bu, beş.
Biz geçmişte kimin kimlerle ne pazarlıklar yaptığını, ne
yazık ki, yaşayarak öğrendik. Bu, altı.
Kendini solda tanımlayıp, sosyalist olduğunu iddia edenlerin
nasıl bir ırkçılık batağında kendi davalarına bile ihanet ettiklerinin de yakın
tanığıyız. Bu, yedi.
Aynı platformda bunları yazıyor olsaydım, sizin durumunuza
düşüyor olurdum. Yani sizin hakaret ettiğiniz, ajanlıkla suçladığınız kadın
arkadaşı gördüğümüz gibi, herkes de kime söz söylediğimi anlardı. Oysa ben
sadece siz anlayın istedim. Yani gene de onurunuzu incitmek istemedim.
Böyle herkese açık yazmamın nedeni de kimse insanları bir
daha aptal yerine koymasın diyedir. Yani herkes üzerine düşeni alacak. Bu,
sekiz.
Söz, doğrudan bize söylenmese de, biz, insanlara yapılan
haksızlığı, hakareti sessizce geçiştirmedik asla. İftirayı cezasız bırakmadık,
bırakmayız da… Bilen bilir.
Bu, dokuz…
HDP asla bir Türkiye partisi olmadı, olamaz. Kendi dışında
kalanların değer yargılarını hiçe sayan, bayrak yakan, bir tek gün başta “Türkiye’de
kadın olmak” konusunda kafa yormamış, kadınlara yapılanlarla ilgili olarak sokaklara
dökülmemiş, ilk iki gün dışında AKP’ye ayıp olmasın diye Gezi olaylarından uzak
durmuş (Sırrı Bey, tomaların üzerine tırmanacak kadar sahiplendiği direnişi
nedense ikinci gün terk etti.), ölümler, cinayetler, gelir adaletsizliği, emek
sömürüsü, emekliler, işçiler, eğitim, iş kazaları, insanların
ötekileştirilmesi, dinsel, mezhepsel ayırımcılık, ülkenin savaş eşiğine
getirilmesi, enerji sorunu, doğa katliamı, özelleştirmeler, yolsuzluklar,
kanunsuzluklar ve daha yüzlerce ülke sorununa bigâne kalan bir parti Türkiye
partisi değildir.
Bu da on…
Biz gene de yolu açık olsun diyelim. Barajı geçmelerini
dileyelim.
(Bugün, 09.04.2015 tarihi itibariyle, Davutoğlu, “Barajı
geçerlerse, başımızın üstünde yerleri var.” dedi.)
Anlaşıldı mı bilmem.
NOT:
AŞİRET EGEMENLİĞİ
"Hakkari’de AKP eski milletvekili Mustafa Zeydan'ın
oğlu Rüstem Zeydan AKP’den, diğer oğlu Abdullah Zeydan HDP'den milletvekili
adayı oldu. Bitlis'te de eski Devlet Bakanı Edip Safter Gaydalı AKP’den,
ağabeyi Mehmet Celadet Gaydalı ise HDP’den aday gösterildi. Şırnak'ta da Birlik
ailesinden iki partide iki aday yer aldı. Rizgin Birlik AKP’den, Leyla Birlik
ise HDP’den aday gösterildi."
BU NOT DA YAZIMIZIN KAPAĞI OLSUN.
1 Nisan 2015 Çarşamba
29 Mart 2015 CHP HALLERİ
29 Mart 2015…
Siyasi tarihimiz ve CHP tarihi için bir dönemin sona erdi ve
yeni bir dönem başladı.
Çok iyi oldu.
İki önemli olay, yıllardan beri kendimi hiç hissetmediğim
kadar iyi hissetmeme neden oldu.
İlki Büyük Gezi direnişi, ikincisi CHP ön seçimlerinden
çıkan sonuç.
CHP için değil de, daha çok ülkemin insanları üzerindeki ölü
toprağının, ataletin yok olduğunu görmek umutlarımı tazeledi.
Sancılı bir süreç yaşandı. Sonuç olağanüstü oldu.
CHP seçmeni “aptal olmadığını, çok iyi gören gözlere, çok
iyi kavrayan bir zekâya, çok sıcak bir yüreğe sahip olduğunu” cümle âleme
duyurdu.
Birkaç olumsuz durum dışında (Hala parayla iş yapabileceğini
sananların kol geziyor. Hala bunların ağına düşenler olabiliyor, ne yazık ki…)
görmezden gelenlerin, iktidar yalakalarının, umutsuzluk tellallarının bile
gözlerinin yuvalarından fırlamasına neden olan demokrasi şöleni yaşandı.
CHP lideri düşman çatlatan bir zekâya sahip olduğunu
kanıtladı.
Kendisi de ön seçim yarışına girerek başta kendi partisi
olmak üzere Türkiye siyasetine unutulmaz bir ders verdi. Muhteşem bir
gösteriydi doğrusu. Sonuçları da o denli görkemli oldu.
Parti içinde kendisine her fırsatta saldıranlara, mezhebi,
çelebi görünümü, yumuşak üslubu vb. bahanelerle kendisine eleştiri oku yönelten
ite kopuğa seçmenin cevap vermesini sağladı. Çok uzun süre ağızlarını açamazlar
artık.
Bir hamleyle kendi tabanını harekete geçirdi.
Tam da iktidar partisinin kendi adaylarını İstihbarata
incelettiği bir dönemde, bir demokrasi hamlesiyle rakiplerine çalım yaparak öne
geçti.
Seçmenin parti ağalarına ders vermesini sağladı. Baykal
kendi seçim bölgesinde üçüncü sıraya düştü. Kontenjan nedeniyle seçime ancak
dördüncü sıradan girebilecek.
Önder Sav’ın, Süleyman Çelebi’nin (Çelebi’nin vekil olduğunu
bilmeseniz mecliste olduğunu bile anlamazdınız.) esamisi bile okunmadı.
Mustafa Sarıgül’ün durumu evlere şenlik. Sen o kadar para
dağıt, türlü biçimlerde rakiplerine el
ense çekmeye çalış, seçmen seni onuncu sıraya şutlasın. Trajik…
Ama bir tek o, sadece o yaşadıklarından ders çıkarmaz.
Yüzünde manda derisi çekili. Diğerleri gereken dersi aldılar.
Aykut Erdoğdu’yu seçmen korudu. Seçmen nasıl çalıştığını,
yolsuzlukların üstüne nasıl korkusuzca yürüdüğünü gördü ve kıvrak zekâsını ve
keskin dilini, hepsinden önemlisi kendisinin karşılıksız halka adanmışlığını,
dürüstlüğünü ödüllendirdi. Kendisine oynanan oyunlar seçmenden döndü.
Eren Erdem Uğur Dündar’ın söylediğine göre 15.000 liralık
bir bütçeyle girmiş seçime. Gördük ki seçmen para dağıtanlara da yüz vermiyor.
Kelle koltukta mücadele edenler, dürüst insanlar,
çalışanlar; halkı, vatanı kendi çıkarlarının çok çok üstünde tutanlar seçmenin
yüreğinde yer buldu.
Seçmen Özgür Özel’i unutmadı örneğin.
Melda Onur ön sıralarda yer bulamadı. Bazı çevreler duruma
müdahil olmaya çalışıyorlar. İmza kampanyası falan. Elbette küçümsemiyoruz.
Ancak çok çalışıp o bölgeden Melda Onur’un meclise girmesini sağlamak varken
seçmen iradesiyle ön sıralarda yer bulan insanları kaydırıp Onur’u ilk sıraya yerleştirmeye
çalışmak ya da hem ön seçime girip hem de kontenjandan yararlanmasını sağlamak
saçmalık. O çevreler o imza kampanyası için harcanan mesaiyi 7 Hazirana kadar
harcasalar Melda Onur da seçilir.
Özetle başta CHP lideri Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU olmak üzere
CHP örgütü çok çok büyük övgüleri hak ediyor.
Şu karanlık ve endişeli günlerde içimize temiz bir hava
çekmemizi sağladılar. Rahatladık, inancımız tazelendi.
Önemli not 1:
Birkaç söz de seçmene söylemek gerek.
Seçmen akıllı ve sağduyuluydu.
Bir arkadaşım, İstanbul birinci bölgede oy kullandı. Bir
aydır ders çalışır gibi ön seçim adayları üzerinde çalıştı. Her birini tek tek
inceledi, araştırdı. Çalışmalarını, eğitim durumlarını, aile yapılarına
varıncaya kadar inceledi. Haklarında çıkan yazıları okudu. Adeta kılı kırk yardı ve öyle oy kullandı. Bu seçmen
kül yutar mı?
Not 2:
Bu yazıyı bitirdim ama iki-üç gün blokta yayınlamayı ihmal ettim.
Geldik bugüne. 01.04.2015
Yazıda “…..kendisine eleştiri oku yönelten ite kopuğa
seçmenin cevap vermesini sağladı. Çok uzun süre ağızlarını açamazlar artık.” demiştim
ya…
Yanılmışım.
İt kopuk her durumda hırlamaktan vazgeçmiyor.
Sabah Gazetesi, Aydınlık, Oda TV, Ulusal Kanal ve Sözcü
Gazetesinin bazı yazarları ağız birliği etmiş gibi aynı hezeyanları
yumurtluyorlar. Hedef Halk TV…
CHP Halk TV kanalıyla ulusalcıları tasfiye etmiş. Bak bak,
yalana bak.
Eskiler ne demiş?
İt ürür kervan yürür.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
14 Nisan 2025 Günce
14 Nisan 2025 Dışarı çıkmam gerek. Sağ ayağım dışarı çıkarken sol yağım içeri kaçıyor. Canım evden dışarı çıkmak istemiyor. Zorunluyum...
-
Sevgili yeğenim Bilgesu'nun yazmaya hevesini biliyordum. Arada yazdıklarını okur ve çok beğenirdim. Şiir yazdığını bilmiyordum. Gönd...
-
7’den 77’ye hemen herkesin yaptığı yaygın bir yanlışlıktan söz edeceğim. Eskiler buna galat-ı meşhur derlerdi. Çok yaygın olduğu ...
-
Sevgili Hocam Mazhar Kükey'i 35 yıl sonra yeniden görmek çok güzeldi. Uzun, çok uzun bir ömür diliyorum değerli hocama. Emekli oldukta...
-
"Yıl 1962 Ankara’da yayımlanan, hükümet ve düzen işbirlikçisi bir gazete, kendi topraklarında yaşama özgürlüğü elinden alınmış mesn...
-
Bir akrabam yıllarca önce anlatmıştı. Bahçeli'de kurban keserler. Kendisinin tüm itirazlarına karşın bir dirhem bile dağıtılmayan et e...
-
Nicedir aklımda. "Tanrı" dendiğinde küfür ediliyor sanan, boyuna kadar günaha batacağını düşünen Müslümanlar için "Allah...
-
DİLİM GİYDİRİR BANA KİLİM 1- 24.02.2015 tarihinde Kanal Türk’te akşam haberlerinde, haberleri sunan kişi "aile kabristanlığ...
-
“BENİM HALİM MEMLEKETİN HALİ.” Bor Devlet hastanesinde, son zamanlarda iki doktora gittim. İlki göz doktoru… Niğde Devlet Hastanesi...
-
Bugün bir arkadaşım anlattı. Çok öfkeli ve şaşkındı. Kızı 4. sınıfa gidiyor. Öğretmenin verdiği Türkçe dersinden bir ödevle ilgili ann...
-
Yıllardır zambak olarak bildiğim bu çiçeğin adının "süsen" olduğunu öğrendim. Okuduğum romanlarda, öykülerde, şiirlerd...