10 Nisan 2015 Cuma

AÇIK MEKTUP


Sevgili Uğur Dündar,

Yıllardan beri izlediğim, saygı duyduğum bir gazetecisiniz. Neredeyse birlikte büyüdük sizinle.

İçimi acıtan bir durumu sizinle paylaşmasam kendimi çok daha kötü hissedecektim.

Sizin öğrenciniz olduğu için sizi izlediğim ve okuduğum kadar dikkatle izlediğim Yılmaz Özdil'in birden bire akıl tutulmasına uğramasının  bizleri nasıl üzdüğünü yazmalıydım size.

Zeynep Altıok ve Selin Böke hanımlar için kullandığı o yakışıksız, iğrenç ifadeler bizi fazlasıyla rahatsız etti. Eğitim, siyasi mücadele, siyasi geçmiş, kariyer bakımından kendisini ikiye katlayacak bu kadınları bu kadar küçümsemek onun haddi değil.

Her şeyden önce Metin ALTIOK gibi birinin cayır cayır yanmış olması gerçeği bile göz ardı edilmemeli, saygı duyulmalıydı.

"Zeynep Altıok ise, kalbini kırmak istemem ama, Hulki Cevizoğlu’na değil rakip, canlı yayın konuğu bile olamaz."

Bu ne çirkinliktir, ne aşağılayıcı bir ifadedir.

Kime karşı? Hulki Cevizoğlu'na. Hani aday olabilmek için CHP kapılarında dolandıktan sonra bağımsız aday olup boyunun ölçüsünü alan kişiye.

"Ömrünü bu ülkeye adayan Doğu Perinçek mesela, İstanbul 1’inci bölgeden aday oldu. Karşısında CHP’den rakip olarak, ismini hatırlamıyorum, Ataşehir belediye başkanının eşi var."

 Gene bir iğrençlik. Adı hatırlanmayan o kadın ön seçimle geldi birinci sıraya yerleşti. Şimdi adını hatırlamıyorum diyerek aşağılamaya çalıştığı kadın aday yerini AKP işbirlikçisi birine mi bırakmalı?

"Değerli arkadaşım Ümit’in karşısına çıkardıkları Selin Sayek Böke, taksi kullanmadan Bozyaka’dan Tilkilik’e gidebilsin, razıyım. Bindirmişsin Musa Çam’la Tuncay Özkan’ın sırtına, babam da seçilir."

Gene bir kadın aday aşağılaması. Üstelik bu ülkenin en tanınmış ekonomistlerinden birini. Bir hocayı, bir partinin yönetimine gelmiş birini. CHP tabanının her konuşmasını ayakta alkışladığı birini.

Kime karşı... Ümit Zileli gibi şaibeli bir gazeteciye karşı.

Aşağılık kompleksi değilse nedir bu?

Kadın düşmanlığı değilse nedir bu?

"Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in karşısında CHP’den rakip olarak Tekin Bingöl var. Yaşar Okuyan’ın karşısına çıkara çıkara Eren Erdem’i çıkarabildiler. Hangileri ağır basıyor sizce?"

Eren Erdem'in ön seçimle geldiği gerçeğini hazmedemedi anlaşılan. Kimi koyuyor karşısına? Bağıra bağıra konuşmaktan başka bir marifeti olmayan bir bakan eskisini. Eski ülkücü ANAP'lı, kendi kardeşinin bile "Faşist ağabeyimden utanıyorum." dediği girip çıkmadığı parti kalmamış birini.

Biz okuyucular aptal değiliz. Kimse bizim aklımızı küçük görmesin.

AKP karşısında büyük bir atağa kalkan bir partinin saygıdeğer insanlarına bu kadar bel altından vuran densizi de affetmeyiz.

Amaç üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?

Kısa keseyim de başınızı ağrıtmayayım.

Yılmaz Özdil adaylık teklifi mi almadı, başka beklentileri mi vardı? Kimin koltuk altına girmeye çalışıyor? Bilmiyorum. Ancak artık kendisini havuz medyasındaki sürüngenlerden farksız gördüğümü söylemek isterim.

İnanın sadece ben değil, herkes böyle düşünüyor.

Yazılarını paylaşanların yarıdan fazlası AKP yandaşı.

Bu mektubu bugünkü yazıyı okuduktan sonra genişçe bir aile değerlendirmesinden sonra yazmayı akıl ettim.

Saygılarımla...

Feride YAŞAR ÖZDEMİR

EMEKLİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

9 Nisan 2015 Perşembe

NEREDE DURACAĞINI BİLME SORUNSALI


Bir arkadaşımız, Facebook paylaşımında, HDP'nin PKK'nın uzantısı olduğunu söyleyen yorumcuya "Valla biz o bağlantılarını bilmiyoruz. Siz ne iş yapıyorsanız artık ? demek ki bizleri kandırıyorlar..” yanıtını verdi. (Olduğu gibi kopyaladım)

Bu cümle hem insanları aptal yerine koymak, hem de çok çirkin bir iftira yüklemek amacıyla söylenmiş, belli.

 Şimdi, o arkadaşa diyorum ki (Kadın temsiliyeti üzerinden başlayan bir tartışmada kadına hakaret eden.):

Bir kere aklı olan, gören bir göze sahip olan herkes bu bağlantıyı bilir. Bu, bir.

Bunu böyle dalga geçer ve alay eder bir tarzda söylediğinizde iş iyice çirkinleşir. Bu, iki.

İnsanlarla alay etmeye, onları salak yerine koymaya yetecek bir zekânız olmadığı biliniyor. Bu, üç.

Sizinle uygarca laf yarıştıracağını sanan o yorumcuya söylediğiniz “Siz ne iş yapıyorsanız artık ?” cümlesini ise aynen iade ediyoruz size. Bu, dört.

Herkesi ajanlıkla, polislikle suçlamadan önce, dönüp kendinize bakın. Bu, beş.

Biz geçmişte kimin kimlerle ne pazarlıklar yaptığını, ne yazık ki, yaşayarak öğrendik. Bu, altı.

Kendini solda tanımlayıp, sosyalist olduğunu iddia edenlerin nasıl bir ırkçılık batağında kendi davalarına bile ihanet ettiklerinin de yakın tanığıyız. Bu, yedi.

Aynı platformda bunları yazıyor olsaydım, sizin durumunuza düşüyor olurdum. Yani sizin hakaret ettiğiniz, ajanlıkla suçladığınız kadın arkadaşı gördüğümüz gibi, herkes de kime söz söylediğimi anlardı. Oysa ben sadece siz anlayın istedim. Yani gene de onurunuzu incitmek istemedim.

Böyle herkese açık yazmamın nedeni de kimse insanları bir daha aptal yerine koymasın diyedir. Yani herkes üzerine düşeni alacak. Bu, sekiz.

Söz, doğrudan bize söylenmese de, biz, insanlara yapılan haksızlığı, hakareti sessizce geçiştirmedik asla. İftirayı cezasız bırakmadık, bırakmayız da… Bilen bilir.

Bu, dokuz…

HDP asla bir Türkiye partisi olmadı, olamaz. Kendi dışında kalanların değer yargılarını hiçe sayan, bayrak yakan, bir tek gün başta “Türkiye’de kadın olmak” konusunda kafa yormamış, kadınlara yapılanlarla ilgili olarak sokaklara dökülmemiş, ilk iki gün dışında AKP’ye ayıp olmasın diye Gezi olaylarından uzak durmuş (Sırrı Bey, tomaların üzerine tırmanacak kadar sahiplendiği direnişi nedense ikinci gün terk etti.), ölümler, cinayetler, gelir adaletsizliği, emek sömürüsü, emekliler, işçiler, eğitim, iş kazaları, insanların ötekileştirilmesi, dinsel, mezhepsel ayırımcılık, ülkenin savaş eşiğine getirilmesi, enerji sorunu, doğa katliamı, özelleştirmeler, yolsuzluklar, kanunsuzluklar ve daha yüzlerce ülke sorununa bigâne kalan bir parti Türkiye partisi değildir.

Bu da on…

Biz gene de yolu açık olsun diyelim. Barajı geçmelerini dileyelim.

(Bugün, 09.04.2015 tarihi itibariyle, Davutoğlu, “Barajı geçerlerse, başımızın üstünde yerleri var.” dedi.)

Anlaşıldı mı bilmem.

NOT:
AŞİRET EGEMENLİĞİ

"Hakkari’de AKP eski milletvekili Mustafa Zeydan'ın oğlu Rüstem Zeydan AKP’den, diğer oğlu Abdullah Zeydan HDP'den milletvekili adayı oldu. Bitlis'te de eski Devlet Bakanı Edip Safter Gaydalı AKP’den, ağabeyi Mehmet Celadet Gaydalı ise HDP’den aday gösterildi. Şırnak'ta da Birlik ailesinden iki partide iki aday yer aldı. Rizgin Birlik AKP’den, Leyla Birlik ise HDP’den aday gösterildi."

BU NOT DA YAZIMIZIN KAPAĞI OLSUN.

1 Nisan 2015 Çarşamba

29 Mart 2015 CHP HALLERİ


29 Mart 2015…

Siyasi tarihimiz ve CHP tarihi için bir dönemin sona erdi ve yeni bir dönem başladı.

Çok iyi oldu.

İki önemli olay, yıllardan beri kendimi hiç hissetmediğim kadar iyi hissetmeme neden oldu.

İlki Büyük Gezi direnişi, ikincisi CHP ön seçimlerinden çıkan sonuç.

CHP için değil de, daha çok ülkemin insanları üzerindeki ölü toprağının, ataletin yok olduğunu görmek umutlarımı tazeledi.

Sancılı bir süreç yaşandı. Sonuç olağanüstü oldu.

CHP seçmeni “aptal olmadığını, çok iyi gören gözlere, çok iyi kavrayan bir zekâya, çok sıcak bir yüreğe sahip olduğunu” cümle âleme duyurdu.

Birkaç olumsuz durum dışında (Hala parayla iş yapabileceğini sananların kol geziyor. Hala bunların ağına düşenler olabiliyor, ne yazık ki…) görmezden gelenlerin, iktidar yalakalarının, umutsuzluk tellallarının bile gözlerinin yuvalarından fırlamasına neden olan demokrasi şöleni yaşandı.

CHP lideri düşman çatlatan bir zekâya sahip olduğunu kanıtladı.

Kendisi de ön seçim yarışına girerek başta kendi partisi olmak üzere Türkiye siyasetine unutulmaz bir ders verdi. Muhteşem bir gösteriydi doğrusu. Sonuçları da o denli görkemli oldu.

Parti içinde kendisine her fırsatta saldıranlara, mezhebi, çelebi görünümü, yumuşak üslubu vb. bahanelerle kendisine eleştiri oku yönelten ite kopuğa seçmenin cevap vermesini sağladı. Çok uzun süre ağızlarını açamazlar artık.

Bir hamleyle kendi tabanını harekete geçirdi.

Tam da iktidar partisinin kendi adaylarını İstihbarata incelettiği bir dönemde, bir demokrasi hamlesiyle rakiplerine çalım yaparak öne geçti.

Seçmenin parti ağalarına ders vermesini sağladı. Baykal kendi seçim bölgesinde üçüncü sıraya düştü. Kontenjan nedeniyle seçime ancak dördüncü sıradan girebilecek.

Önder Sav’ın, Süleyman Çelebi’nin (Çelebi’nin vekil olduğunu bilmeseniz mecliste olduğunu bile anlamazdınız.) esamisi bile okunmadı.

Mustafa Sarıgül’ün durumu evlere şenlik. Sen o kadar para dağıt,  türlü biçimlerde rakiplerine el ense çekmeye çalış, seçmen seni onuncu sıraya şutlasın. Trajik…

Ama bir tek o, sadece o yaşadıklarından ders çıkarmaz. Yüzünde manda derisi çekili. Diğerleri gereken dersi aldılar.

Aykut Erdoğdu’yu seçmen korudu. Seçmen nasıl çalıştığını, yolsuzlukların üstüne nasıl korkusuzca yürüdüğünü gördü ve kıvrak zekâsını ve keskin dilini, hepsinden önemlisi kendisinin karşılıksız halka adanmışlığını, dürüstlüğünü ödüllendirdi. Kendisine oynanan oyunlar seçmenden döndü.

Eren Erdem Uğur Dündar’ın söylediğine göre 15.000 liralık bir bütçeyle girmiş seçime. Gördük ki seçmen para dağıtanlara da yüz vermiyor.

Kelle koltukta mücadele edenler, dürüst insanlar, çalışanlar; halkı, vatanı kendi çıkarlarının çok çok üstünde tutanlar seçmenin yüreğinde yer buldu.

Seçmen Özgür Özel’i unutmadı örneğin.

Melda Onur ön sıralarda yer bulamadı. Bazı çevreler duruma müdahil olmaya çalışıyorlar. İmza kampanyası falan. Elbette küçümsemiyoruz. Ancak çok çalışıp o bölgeden Melda Onur’un meclise girmesini sağlamak varken seçmen iradesiyle ön sıralarda yer bulan insanları kaydırıp Onur’u ilk sıraya yerleştirmeye çalışmak ya da hem ön seçime girip hem de kontenjandan yararlanmasını sağlamak saçmalık. O çevreler o imza kampanyası için harcanan mesaiyi 7 Hazirana kadar harcasalar Melda Onur da seçilir.

Özetle başta CHP lideri Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU olmak üzere CHP örgütü çok çok büyük övgüleri hak ediyor.

Şu karanlık ve endişeli günlerde içimize temiz bir hava çekmemizi sağladılar. Rahatladık, inancımız tazelendi.

Önemli not 1:

Birkaç söz de seçmene söylemek gerek.

Seçmen akıllı ve sağduyuluydu.

Bir arkadaşım, İstanbul birinci bölgede oy kullandı. Bir aydır ders çalışır gibi ön seçim adayları üzerinde çalıştı. Her birini tek tek inceledi, araştırdı. Çalışmalarını, eğitim durumlarını, aile yapılarına varıncaya kadar inceledi. Haklarında çıkan yazıları okudu. Adeta kılı kırk yardı ve öyle oy kullandı. Bu seçmen kül yutar mı?

 
Not 2:

Bu yazıyı bitirdim ama iki-üç gün blokta yayınlamayı ihmal ettim.

Geldik bugüne. 01.04.2015

Yazıda “…..kendisine eleştiri oku yönelten ite kopuğa seçmenin cevap vermesini sağladı. Çok uzun süre ağızlarını açamazlar artık.” demiştim ya…

Yanılmışım.

İt kopuk her durumda hırlamaktan vazgeçmiyor.

Sabah Gazetesi, Aydınlık, Oda TV, Ulusal Kanal ve Sözcü Gazetesinin bazı yazarları ağız birliği etmiş gibi aynı hezeyanları yumurtluyorlar. Hedef Halk TV…

CHP Halk TV kanalıyla ulusalcıları tasfiye etmiş. Bak bak, yalana bak.

Eskiler ne demiş?

İt ürür kervan yürür.

14 Nisan 2025 Günce

  14 Nisan 2025 Dışarı çıkmam gerek. Sağ ayağım dışarı çıkarken sol yağım içeri kaçıyor. Canım evden dışarı çıkmak istemiyor. Zorunluyum...