3 Ağustos 2016 Çarşamba

AŞK DAİMA AŞK

AŞK DAİMA AŞK

 Annabel Lee

Senelerce senelerce evveldi

Bir deniz ülkesinde

Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz

İsmi; Annabel Lee

Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten

Sevmekten başka beni

O çocuk ben çocuk, memleketimiz

O deniz ülkesiydi

Sevdalı değil karasevdalıydık

Ben ve Annabel Lee

Göklerde uçan melekler

Kıskanırlardı bizi

Bir gün işte bu yüzden göze geldi

O deniz ülkesinde

Üşüdü bir rüzgârından bulutun

Güzelim Annabel Lee

Götürdüler el üstünde

Koyup gittiler beni

Mezarı oradadır şimdi

O deniz ülkesinde

Biz daha bahtiyardık meleklerden

Onlar kıskanırdı bizi

Evet! Bu yüzden 'Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi'

Bir gece rüzgârından bulutun

Üşüdü gitti Annabel Lee

Sevdadan yana kim olursa olsun

Yaşca başça ileri

Geçemezlerdi bizi

Ne yedi kat göklerdeki melekler

Ne deniz dibi cinleri

Hiçbiri ayıramaz beni senden

Güzelim Annabel Lee

Ay gelir ışır, hayalin erişir

Güzelim Annabel Lee

Orda gecelerim uzanır beklerim

Sevgilim sevgilim hayatım gelinim

O azgın sahildeki

Yattığın yerde seni...

 

Edgar Allan Poe

Çev. Melih Cevdet Anday

 

AŞK DAİMA AŞK

 

Ben yaşlarda olup da gençliğinde, kanın deli deli coştuğu o romantik dönemlerde, bu şiiri okuduğunda veya duyduğunda gözleri dolmayan ergen var mıdır?

 

İyi şiir okuduğumu düşünen öğretmenlerim beni ta ilkokuldan başlayıp hayli şımartmışlardı.

Lise yıllarımdaydı. Sınıfın tek kız öğrencisiydim. İlk teyzemden duyduğum bu şiiri çok severek ve duygulanarak okurdum. Sınıf arkadaşlarımın, beni gözleri dolu dolu dinlediklerini anımsıyorum. Eh, sınıfın kalanının erkek olduğu düşünülürse, ben, şımarmak için yakaladığım bu fırsatı nazlanmadan değerlendirirdim.

O aşk gözümüzde büyüdükçe büyür, ne yüce, ne ulaşılmaz hallere girerdi, bilseniz.

Deli deli 0akan kanımızı, kafamızda esen deli rüzgârları yönlendirecek şiirler yoktu, yasaktı.

Nazım’ı birkaç şiiriyle bilir, gizli gizli okurduk. Onun dışında emek eksenli, sınıf eksenli toplumcu şiirler okunabilemezdi(!...)

Aşk şiirleri vardı.

İçerden ve dışardan aşk şairlerini ve şiirlerini iyi bilirdik. Atilla İlhan’ın aşk şiirleri, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın aşk şiirleri… Diğerleri…

Aşk vardı sadece…

Yunus Emre’nin ilahi aşkı bizde sadece aşktı.

“Aşk imiş her ne var âlemde

İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak.” diyen Fuzuli de öyle…

***

Sonra edebiyat öğretmenim günün birinde Pol ve Virjini’yi tutuşturdu elime. Romeo ve Jüliet ne ki…

Bir güzel, bir büyük aşk…

Ben aşkı o denli narin ve kırılgan bir duygu olarak anlatan başka bir kitap okumadım sanırım.

Şimdi yeniden okusam…

Yooo… Öylece kalsın. Bazı duyguları yitirmemek gerek.

***

Gene o yıllarda, (Sanırım onu okul kütüphanesinden almıştım.) Anjelik serisi geldi. Yazarını unutmuşum. Baba Alexsandre Dumas’nın mı, oğul Alexsandre Dumas’nın mı yapıtıydı diye düşünerek araştırınca bir karı kocanın, Anne ve Serge Golon’un yazdığını öğrendim.

Güzel ve romantik maceralar, tarih fonunda egzotik, gizemli, bir o kadar kırılgan ve sadık bir aşk…

***

Adaşımın aşkını biraz marazi bulurdum. Kâmran’a çok kızardım. Feride'nin gizini ele veren doktora da… İhanet ödüllendirilmiş gibidir orada. Ama devir başka bir devirdi. Bir romanda da olsa bir kadının aşk acısını unutmak için kendini Anadolu köylerine vurması kolay değildi. (Anadolu dediysem, Marmara Bölgesi, İstanbul dışı yani.) Nereden baksan bir devrim…

***

Başka aşklar okudum sonraları…

En muhteşem aşk Memet ve Hatçe’nin aşkıdır bana göre. Memet’in Hatçe’yi sevdiği gibi sevilmeyi kim istemez?

Bazı insanlar aşk için doğmuş gibidir. Nazım böyledir. Aşk adamıdır o. Bütün aşkları gerçektir, sağlamdır, büyüktür. Riya yoktur hiçbirinde…

 

Ama Makber şairinin aşkında bir riya varmış gibi gelir bana.

Makber şiiri, şairin en özensiz şiirlerindendir. Güzelliği de oradan kaynaklanır bence. Ama gene de bir sahtecilik hissederim. Belki bana öyle geliyordur…

Nedeni “Mezardan kalk, hayatımın günlerini birlikte tamamlayalım. Sen öldün, ben de yaşamam” falan derken hemencecik ve yeniden âşık olması mıdır?

****

Türkülerimizde çok büyük, sıcacık aşklar vardır. Acı dolu, yakıcı, kavruk aşklar.

“Sevdaluk eyi şeydir, ben daa yeni başladım.” diyen ozanın aşkı acemicedir ama içinizi ısıtır, aşka yeni başlayan o genci yüreğinizde korumaya alırsınız hemen.

“Güzelliğin on par' etmez bu bendeki aşk olmasa.” diyen âşık, aşkın evrenin her bir zerresinin aşkla var olduğunu, evrenin aşkla güzelleştiğini anlatır.

“Lambada titreyen alevin üşümesine” neden olan aşk nasıl bir dermansız aşktır, söyler misiniz?

Var mıdır Karacaoğlan üstüne büyük aşklar, ayrılıklar, acılar yaşamış başka bir kişi?

İşte bir şiirin, Annabel Lee Şiirinin bendeki çağrışımları bu…

Sanırım genç arkadaşlar da bu şiiri sevecekler…

Çünkü bütün evren alt üst olsa da aşk ölümsüzdür.

Yer ve gök çarpışıp arada kalan ne varsa ezip un ufak etmediyse; aşk, ayaklarını toprağa, başını göğe yasladığı içindir.

Aşk ola...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DÜNDEN BUGÜNDEN

  Teyzeminkiyle aynı kumaştan diktirdikleri gökkuşağı renklerindeki yanar döner basma entarimin kirlenmesine aldırmadan, avluda bir köşeye ç...