AYRIŞMA VE
BENCİLLEŞME
R.T.E. ve avanesinin
politikalarının bu ülkenin insanlarını ayrıştırdığı doğru.
Ötekileştirip yalnızlaştırdığı da…
Ve bencilleştiğimiz de doğru.
Dikkat ettim de, kaç zamandır, sürekli bir “bencillik”
bombardımanı altındayız.
“Tırnağın varsa başını kaşı.”, “Babana bile güvenme.”,
Dostluk dediğin laftan ibarettir.”, “İnsanoğlu çiğ süt emmiştir.” anlamlarında,
türlü türlü özlü söz kılığına sokulmuş bir yığın paylaşım yağıyor.
Güven, acıma, şefkat, merhamet, empati duygularını yitirdik.
v
En yakınımızdaki insanları anlamaya
çalışmıyoruz. (Başkalarını anlamaya ne gerek var, biz her şeyi biliriz. O
insanlar biz nasıl değerlendirdiysek odur.)
v
En yakınımızdaki insanlara bile acımıyoruz.
(Acırsak acınası duruma düşeriz. Kendimizi, evimizin içini, çoluğumuzu
çocuğumuzu korumanın tek yolu bir tekme de bizim atmamızdır.)
v
Başkalarının derdi, sıkıntısı, acıları bizi
aslında hiç ilgilendirmiyor. (Dünyanın öteki ucunda ağlayan bir çocuk için
ölümü göze almak aptalca bir romantizmdi, geldi geçti şükür.)
v
İnsana şefkat duymuyoruz. (Sokak hayvanları
fotoğrafı paylaşıyoruz ya, daha ne olsun. Kendi kızlarımıza, oğullarımıza
gösterdiğimiz şefkat yeter. Anneye gösterilen şefkat bile gereksiz. Ha, benden
bir beklentileri yoksa elbette şefkatimi esirgemem.)
v
İnsanlara, en yakınımızdakilere bile merhamet
etmiyoruz. (Kediler için kapıya su koydum geçenlerde. Kapıya gelen dilencileri
de çevirmem.)
v
Empati duygumuzu ve yeteneğimizi yitirdik. (Ne
gereği var canım. Ben kendim olmaya üşeniyorum, başkası gibi hissedemem doğrusu.)
v
Üstelik bunu suret-i haktan görünüp yaparız.
Kısaca insanı insan yapan ne varsa yadırgı oldu bize.
·
Ezdiğimiz, hakkını yediğimiz, haksızlık
ettiğimiz insanları korumaya çalışır gibi yaparız. Anlamaya çabalamaz, sadece
yargılarız.
·
Etrafımızda olup bitene bütün antenlerimizi
açarız da yüreğimizi açmayız.
·
Hele kendi çıkarlarımızı tehlikede görürsek canavarlaşırız,
saldırganlaşırız da toplumun çıkarları, başkalarının çıkarlarını (En yakınımızdakilerin
bile) korumak söz konusu olduğunda akvaryumdaki Japon balığından farkımız
kalmaz.
·
Başkalarının işine, aşına, hayatına, seçimlerine
burnumuzu sokmaktan tuhaf bir zevk alırız da iş kendi özgürlüklerimizi
savunmaya geldi mi mangalda kül kalmaz.
·
En kötüsü de kendimize çok yalan söyler olduk. Üstelik
kendimizi buna inandırıyoruz.
·
Sevginin tanımını unuttuk, sevginin içini
boşalttık, sevgiyi çarpıttık.
Günümüz Türkiye’sinde durum bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder