Yüreğinizdeki demir kafeste sakladığınız çocukluğunuzu salıverin
gitsin.
Kırın kafesin kilidini, sokaklara bırakın o ele avuca
sığmaz, hayalci, tutkulu, asi, meraklı, gözü kara, korkusuz ve neşeli çocuğu…
Alanlarda gezsin, parklarda oynasın, kalabalıklara karışsın.
Bırakın, “Çüş dedikçe çalının altına girsin.”
Bırakın, “Taşı atıp kafasını altına tutsun.”
Bırakın, parklarda çimenlerin üzerine uzanıp gökteki
yıldızları saysın.
Duvarlara yazılar yazsın, top atsın sırça köşklerin
camlarına.
Kızlı erkekli yakar top oynasın.
Bırakın, haksızlığa uğradıkça bassın kalayı… (Kim bilir, belki
siz de bunu yapmayı anımsarsınız böylece.)
Meydanlarda marş söylemeyi öğrensin. (Ne de olsa siz unuttunuz marşları, eviniz sıcacık ve rahat artık.)
Sokaklarda, caddelerde dans eden kadınlara katılsın,
ellerinden tutsun.
Meydanlarda işçilerle birlikte yürüsün.
Her türlü dayatmayı inadına reddetsin.
Her şeye burnunu soksun; eğrilikleri, bozulmuşlukları,
çürümüşlükleri sorgulasın. İnadına…
İnadına okula gitsin, inadına öğrensin, inadına soru sorsun,
inadına sorgulasın her şeyi, boyun eğmesin.
İnadına ağaçları sevsin; çiçekleri, kuşları, köpekleri, kısaca
doğayı sevsin.
Kalabalıkların içinde yaşasın, paylaşsın, vermeyi de hakkını
almayı da öğrensin.
Acı çekenler için ağlasın, üzüldüğü için ağlasın, kızdığı
için ağlasın. Ağlamak bizi insan yapar; ağlamaktan utanmasın.
Şarkılar söylesin, duyduğu her güzel ezgiye eşlik etsin.
Gülsün; kahkahalarla, çekinmeden, korkmadan, utanmadan
gülsün.
Çünkü “gülmek devrimci bir eylemdir.”
Salın içinizdeki çocuğu; çekinmeyin kimseden, aldırmayın
kimseye.
Salın gitsin.
Onu salınca sözü salacaksınız, onu salınca düşüncelerinizi
salıvereceksiniz, onu salınca içinizdeki şiiri salacaksınız, yüreğinizin
ezgisini, cesareti salacaksınız.
Artık korkmayacaksınız.
Göreceksiniz, yeniden yaşamayı ve insan olmanın erdemini o
çocuk öğretecek size.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder